Ağrı
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
-1°

Kardeş kıskançlığı ile başa çıkma yöntemleri

YAYINLAMA:

Aile İçinde Dengeyi Korumanın Yolları

Dengesi bozulmuş bir aile, bireyler için zorlayıcıdır. Böyle bir ortam bireyler için olumsuzluklar doğurur. Aile, her bireyin ilk sosyal çevresidir. Bu çevrede gördüğü iletişim tarzı, karşılaştığı davranış biçimleri karakterlerinin temelini oluşturur. Aile içerisinde zaman zaman kıvılcımlar çıkabilir. En sık rastlananlardan biri de kardeş kıskançlığıdır. Kimi zaman sessiz bir çekişme, kimi zaman ise açık bir çatışma şeklinde yaşanır. Peki, ebeveynler bu durumu nasıl kontrol altına almalıdır? Sürecin sağlıklı yönetilmesi için nelere dikkat etmelidir?

Kıskançlığın Kaynağı: İlgi, Kıyaslama ve Aidiyet Arayışı

Kardeş rekabetinin temelinde genellikle ebeveyn ilgisinin paylaşılma korkusu yatar. Tüm ilginin aniden yarıya ya da daha aşağı düşmesi çocuk için büyük bir stres kaynağıdır. Çocuk, “Artık annem/babam beni eskisi kadar sevmiyor mu?” sorusunu içten içe sorar. Bu düşünce, kıskançlığa ve dolayısıyla rekabete dönüşür. Bir diğer etken ise kıyaslamadır. “Ablan bu yaşta kendi başına yapabiliyordu.” “Kardeşin senden daha düzenli.” “Abin gibi olsan keşke!” Bu tür ifadeler, çocukların hem özgüvenini zedeler hem de yetersiz hisseder. Bu durum ise birbirlerine karşı olumsuz duygular beslemesine yol açar. 

Bunun yanında, her çocuğun aile içindeki rolü de önemlidir. Büyük kardeş genellikle “sorumluluk sahibi”, küçük ise “şımartılmış” olarak etiketlenir. Oysa her bireyin farklı ihtiyaçları ve ifade biçimleri vardır. Ailenin biçtiği bu roller çocuğu sıkışmış hissettirebilir, iç dünyasında karmaşa yaratabilir.

Ebeveynin Rolü: Tarafsız ve Bilinçli Duruş

Ebeveyn hem aileye yeni katılacak birey için hem ailedeki çocuk için uygun ortam sağlamalıdır. Doğum yaklaşırken çocuğa kardeşi gelince nasıl değişiklikler yaşayacaklarını, onu neler beklediğini anlatmalı, belirsizlikleri ortadan kaldırmalıdır. Kardeşle ilk tanışma kritik bir evredir. Doğumdan sonra çocuğa kardeşi tarafından bir hediye verilerek tanışma sağlanabilir. Bu süreç bir uzman ya da pedagog eşliğinde de gerçekleştirilebilir. Büyük ve ani değişimler oluşturulmadan düzen kurulması daha sağlıklı olacaktır. 

 Kardeşler arasındaki iletişimin türü aile dinamiği ve sosyal çevreye uyum sağlamada önemli bir rol oynar. Peki kardeşler arasındaki çatışma nasıl yönetilmelidir? Ebeveynin en kritik görevi, tarafsız kalmak ve her iki çocuğun duygusunu da anlamaya çalışmaktır. Bir tartışmada “kim haklı” yı değil, “Kim nasıl hissediyor” u görmek gerekir. Bunun yanında, her çocukla birebir zaman geçirmek önemlidir. Bu, kardeşler arasında “ilgi rekabetini” azaltır ve her birinin kendini özel hissetmesini sağlar. Aralarındaki gerginliği azaltmak için verilecek doğru kararlar, kıskançlığın ortadan kalkması için önemli bir adımdır. 

Eşitlik, her zaman aynı davranmak değildir; her çocuğun ihtiyacına göre davranmaktır. Davranışlar çocuğa ne yapması gerektiğinin mesajını verir. Süreç sağlıklı bir şekilde yürütülemezse çocuk kendini tanımayı-keşfetmeyi bırakıp, istenilene göre şekillenmeye çalışabilir. Karmaşaya sebep olan bu durum birçok problem davranışı meydana getirebilir.

Ve elbette, kıyaslamadan kaçınmak gerekir. Çocukların güçlü yönlerini öne çıkararak bireysel gelişimlerine odaklanmak, sağlıklı kardeş ilişkilerinin temelidir. Bir balıktan uçması beklenmediği gibi bir kuşta yüzmeye zorlanamaz.

 Duygulara Alan Açmak

Birçok kardeş kavgasının ardında, ifade edilemeyen duygular vardır. “Kıskanmak kötü bir şeydir” düşüncesiyle yetişen çocuk, duygularını bastırır ve bu durum zamanla öfkeye dönüşür. Ebeveynin görevi, bu duygulara güvenli bir alan yaratmaktır. “Kardeşini kıskandığını anlıyorum, bu çok normal. Gel, birlikte konuşalım.” Ya da “Biliyor musun kardeşim doğduğunda ben de senin gibi hissetmiştim.” Vb. konuşmalar yapılarak özdeşim kurulup, çocuğun sağaltım yapacağı bir alan oluşturulabilir. Bu yaklaşım hem duygusal farkındalığı hem de empatiyi güçlendirir.

Birlikte Vakit Geçirmek: Takım Olmanın Gücü

Kardeş rekabetini azaltmanın etkili yollarından biri de ortak aktivitelerdir. Belli günlerde ya da saatlerde kardeş günü, baba çocuk, anne çocuk günü, kardeş günü adı altında çeşitli etkinlikler yapılabilir. Ailece oynanan oyunlar, birlikte yapılan görevler veya küçük sorumluluk paylaşımı, kardeşler arasında dayanışma duygusu geliştirir. Bu sayede çocuklar, “rakip” değil “takım arkadaşı” olduklarını fark ederler.

 Son Söz: Rekabetten Paylaşıma

Kardeş rekabeti, doğru yönetildiğinde aslında bir öğrenme fırsatıdır. Çocuklar bu süreçte paylaşmayı, sabrı, empatiyi ve adalet duygusunu öğrenirler. İlk sosyal ortamında bunu sağlıklı bir şekilde öğrenen çocuk tüm yaşamında da sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanmaz.

Ebeveynin rehberliğiyle bu çatışmalar, ilişkileri zedeleyen bir unsur olmaktan çıkıp, kardeşliği pekiştiren bir deneyime dönüşebilir.

 Unutulmamalıdır ki; Kardeşler, hayat boyu sürecek en uzun dostluğu paylaşırlar. 

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...