Yk Genetik Müh. Rıdvan Genç

CEHENNEMİMİZİN MELEKLERİ

Yk Genetik Müh. Rıdvan Genç

İnsan, özgürlüğün ne olduğunu anlamadan önce, ondan korkmayı öğreniyor. Çünkü özgürlük, belirsizlik demektir; güvenin, düzenin, sahip olmanın karşısında duran bir uçurum. Biz o uçuruma bakmak yerine, etrafına çit çektik. Sonra da çitin içine yerleşip, adına “yaşam” dedik. Korkularımızı sistemleştirdik, alışkanlıklarımızı ilahlaştırdık, zincirlerimizi “sorumluluk” diye süsledik. Ve bir sabah, farkına bile varmadan, özgürlüğümüzü kaybetmemek için yaşarken, onu çoktan kaybettiğimizi anladık.

Artık zincirler bileğimizde değil; dilimizde, düşüncemizde, seçimlerimizde. Biz konuşurken bile ölçüyü kaçırmamayı, susarken bile onaylanmayı bekliyoruz. Çünkü insan, yargılanmaktan değil, dışlanmaktan korkar. Sevilmemek, kabul edilmemek, sürüden ayrılmak… İşte bu korkular yüzünden özgürlüğün kapısına hiç yaklaşamıyoruz. Ve fark ettik ki, insan yalnız kalma ihtimalini kaybettiğinde, kendi gölgesine bile sığınır hale geliyor.

Özgürlük, sahip olunan bir şey değil; yaşanan bir andır aslında. Fakat biz onu sahip olunacak bir mülk gibi korumaya çalışıyoruz — “Elimizden giderse” diye. Oysa korunan hiçbir şey yaşayamaz. Biz özgürlüğü korumak isterken, onu bir müze eşyasına çevirdik: parlatılmış, sessiz, dokunulmaz bir simge… Yaşanmayan ama hatırlanan bir kavram.

Ve sonra bir gün, insanlık olarak kendi içimize baktığımızda gördük ki, korkularımızın içinde bir düzen kurmuşuz. Sessiz bir cehennem bu. Alevsiz, dumanı görünmeyen bir yer. Herkes orada gülümsüyor, ama kimse gerçekten yaşamıyor. Çünkü herkes, bir şeyini kaybetmekten korkuyor.
İşte biz o cehennemdeki melekleriz — yanmayı unutan, uçmayı hatırlamayan melekler.

Cehennemimizin duvarlarını biz ördük. Tuğlalarına “güvenlik” dedik, harcına “başarı” dedik, üzerine de “gelecek planı” yazdık. Her bir taş, bir korkunun adını taşıyor: işsiz kalma korkusu, yalnız ölme korkusu, sevilmeme korkusu… Ve o kadar çok korktuk ki, sonunda hiçbir şeyi kaybetmemek için kendimizden vazgeçtik.

Belki de özgürlük, cehennemin içinden geçmeden varılamayacak bir yer. Belki yanmadan, insan kendini anlayamaz. Çünkü özgürlük, sadece zincirleri kırmak değil; o zincirleri neden taktığını da görmek demektir. Ve bunu görmek cesaret ister. Cesaret de acıyla başlar.

Biz özgürlüğü değil, huzuru seçtik. Çünkü özgürlük yanar, huzur serindir. Ama serinlikte büyüyen hiçbir ruh kanatlanamaz.
Ve belki de bir gün, hepimiz kendi cehennemimizin içinde farkına varacağız:
Korkularımızı kutsadığımız sürece, özgürlüğü sadece konuşuruz.
Ama o korkunun ortasında, yanmayı göze aldığımız gün… işte o gün, kanatlarımızı gerçekten hatırlarız.

Biz, cehennemimizin melekleriyiz.
Ve belki de artık, yanarak uçmayı öğrenmenin vaktidir.

Yazarın Diğer Yazıları