Televizyon ile ayrılığımızın üzerinden tam on dört sene geçti.
Evet, on beşinci seneye giriyoruz.. evimde halen televizyon yok ve kafamız ailece çok rahat.
Çocuklar; ailece sohbet etmenin, ders çalışmanın, kitap okumanın, akrabayı ziyaret etmenin, doğaya/araziye çıkmanın tadını alarak büyüdüler ve çok şükür başarılı da oldular.
Haberi ve gündemi cepten takip ettim ben, çocukların da gündemi kendi dersleriydi zaten.
2020 yılına kadar, hafta içi araştırdığım aile filmleri arasından seçtiğim iki filmi; hafta sonları, evimizi sinemaya çevirerek, akşam oturup bilgisayarda ailece izledik.
İyi filmler vizyona girdiğinde ailece sinemaya gittik, izledik.
2020'den sonra çocuklar büyüdü ve filmlere gerek kalmadı.
Çocuklar liseyi tuşlu telefonla bitirdiler, üniversiteye kayıt yaptıklarında ancak, akıllı telefonla tanıştılar.
Çocuklarımın sosyal medya hesapları yok diye biliyorum, olsa da bilinçli kullandıklarından eminim.
Çünkü onlar da benim gibi 'az olanla' huzur buluyorlar.
2014 yılında sosyal medya hesaplarımı da kapattım. Yanılmıyorsam dört yıl önce X hesabımı açtım ama sadece fikir ve eserlerimi paylaştım arada bir...
Bir haftadır facebook ve instagram hesaplarımı bir daha açtım. Tanıdığım dost, arkadaş, akrabayı takip ettim, sağolsun onlar da beni takip ettiler.
Sosyal medyada zaman geçiren değerli dostların hikaye ve paylaşımlarını görmek huzur veriyor.
Ama sağlıklı bedene giren kötü hastalık hücresi gibi; sahte hesaplar ve sahte profiller, arkadaşlardan/dostlardan aldığım o huzuru bozmaya başladılar.
İçimden bir ses, 'daha yolun başındayken arkadaşlarından/dostlarından müsaade iste, hesapları kapat' diyor.
Diğer ses ise, 'hele az sabır göster, rahatsız edeni engellersin, rahatsız olduğun kişinin arkadaşlığından çıkarsın... vardır bir çözüm yolu' diyor.
Bakalım hangi ses kazanacak?