Van'ın Ticaret ve Askeri Güç Merkezi: Tarihi Anzaf Kaleleri
Van ilinin tarihinin zenginliklerinden biri olan Aşağı ve Yukarı Anzaf Kaleleri, Urartu medeniyetinin en dikkat çekici yapılarından ikisidir. Bu kaleler, hem oluşturulan konumları hem de mimari özellikleriyle geçmişin izlerini içerecektir.
Urartu Mirasının Sessiz Bekçileri: Aşağı ve Yukarı Anzaf Kaleleri
Van ilinin tarihî dokusu, yüzyıllar öncesine dayanan yapılarla adeta yaşayan bir açık hava müzesi niteliğindedir. Bu yapılar arasında, Urartu medeniyetinin en dikkat çekici eserlerinden olan Aşağı ve Yukarı Anzaf Kaleleri, hem konumları hem de mimari özellikleriyle geçmişin ihtişamını günümüze taşımaktadır. Tarihçilerin Karakösehaber internet sitemize verdiği bilgilere göre, bu iki kale, Van’ın Urartu dönemine ait askeri, dini ve sosyal yapısının en güçlü temsilcilerinden biri olma özelliğini korumaktadır.
Van haber başlıklarında sıkça yer bulan bu kaleler, yalnızca tarihî birer yapı değil; aynı zamanda Urartu medeniyetinin nasıl bir mühendislik, savunma ve şehir planlaması anlayışına sahip olduğunu gösteren eşsiz örneklerdir.
Aşağı Anzaf Kalesi: İşpuini’nin Stratejik Vizyonu
Aşağı Anzaf Kalesi, Urartu Kralı İşpuini (M.Ö. 850–810) döneminde inşa edilmiştir. Kalenin konumu, bölgedeki ticaret yolları ve askeri geçiş güzergâhlarını denetlemek amacıyla stratejik olarak belirlenmiştir. Dikdörtgen planlı olan kale, çevresini saran kyklopik sur yapısıyla dikkat çeker. Bu surlar, devasa iri taş bloklardan oluşturulmuş olup, kalenin savunma kapasitesini artırmak üzere tasarlanmıştır.
Kale yapısı, dönemin inşaat tekniklerine ışık tutan bir nitelik taşır. Özellikle güney yönünden sağlanan giriş bölümü, hem içeriye kontrollü geçişi sağlamış hem de savunma sistemine katkıda bulunmuştur. Her ne kadar kale içerisinde önemli bir mimari yapı günümüze ulaşmamış olsa da, Aşağı Anzaf Kalesi’nin inşa amacı, konumu ve tasarımı, onun tarihî önemini fazlasıyla ortaya koymaktadır.
Yukarı Anzaf Kalesi: Urartu’nun İnanç ve Güç Merkezi
Aşağı Anzaf Kalesi’nin yaklaşık 600–700 metre kuzeyinde, yüksek bir tepelik üzerinde kurulu olan Yukarı Anzaf Kalesi, Urartu Kralı Menua (M.Ö. 810–786) tarafından inşa ettirilmiştir. Bu kale, yalnızca savunma yapısıyla değil, aynı zamanda dini ve yönetsel fonksiyonlarıyla da dikkat çekmektedir.
Yukarı Anzaf Kalesi, iri kalker taş bloklarla çevrili surlara sahiptir. Kale iki ana girişle bölünmüştür: Güneydeki giriş, batı köşeye kaydırılarak kulelerle güçlendirilmiş ve içindeki tapınak ve saray bölümlerine geçişi sağlamaktadır. Kuzey girişi ise atölyelere ve depo alanlarına yöneliktir, bu da kalenin sadece bir askeri yapı olmadığını, aynı zamanda günlük yaşam ve üretim faaliyetlerinin sürdürüldüğü bir merkez olduğunu gösterir.
Kale içerisinde yer alan tapınak, Urartu’nun baş tanrısı Haldi adına inşa edilmiştir. Bu detay, yapının aynı zamanda dini bir merkez olduğunu kanıtlamakta ve Urartu toplumunda inanç sisteminin ne derece merkezî bir yer tuttuğunu göstermektedir.
Urartu Şehirciliği: Anzaf Kaleleri Etrafında Gelişen Yaşam
Yukarı Anzaf Kalesi'nin güney yamacında, yaklaşık 150 metre uzunluğunda uzanan kalıntılar, Urartu’nun sosyal yaşamına dair önemli ipuçları sunmaktadır. Bu alan, “aşağı şehir” olarak adlandırılan ve 3 kilometrekarelik bir alana yayılan sivil yerleşim bölgesini kapsamaktadır. Burada yapılan arkeolojik gözlemler, Urartu halkının gündelik yaşantısı, ekonomik faaliyetleri ve şehir planlaması hakkında değerli bilgiler ortaya koymaktadır.
Ev kalıntıları, depolar, işlik alanları ve tahkimatlar gibi yapılar, yalnızca askeri değil, aynı zamanda sosyal organizasyonun da kaleler çevresinde şekillendiğini göstermektedir. Bu da, Anzaf Kaleleri'nin yalnızca birer savunma noktası değil, aynı zamanda Urartu'nun idari ve toplumsal merkezleri olduğunu ortaya koymaktadır.
Stratejik Konumlandırma ve Askeri Mimari Ustalığı
Anzaf Kaleleri'nin inşa edildiği tepeler, sadece görsel hâkimiyet sağlamakla kalmamış; aynı zamanda coğrafi kontrol noktası işlevi görmüştür. Her iki kale de vadilere ve ticaret yollarına hâkim pozisyonda olup, bu yönüyle Urartu'nun güvenlik ve ticaret politikalarının merkezinde yer almıştır.
Kale surlarının büyüklüğü ve taş işçiliği, dönemin askeri mühendisliğinin ulaştığı seviyeyi açıkça göstermektedir. Özellikle kyklopik duvar sistemi, dış saldırılara karşı caydırıcılık sağlarken; iç mekân organizasyonu, askeri düzen ve komuta yapısının işleyişine uygun şekilde tasarlanmıştır.
Van'ın Kültürel Hafızasında Anzaf Kaleleri
Bugün hâlâ ayakta kalmayı başaran bu iki kale, Van’ın tarihî kimliğinde özel bir yer tutar. Yalnızca tarihçilerin değil, mimarların, arkeologların ve bölge halkının da dikkatini çeken Aşağı ve Yukarı Anzaf Kaleleri, Urartu'nun ihtişamlı geçmişine açılan birer kapı gibidir.
Ziyaretçiler için hem tarihî hem de coğrafi açıdan etkileyici olan bu yapılar, Van’ın kültürel mirasını gözler önüne seren nadide eserler arasında yer alır. Her bir taşında farklı bir hikâye gizlidir ve bu hikâyeler, gelecek kuşaklara Urartu uygarlığının önemini anlatmak için hâlâ dimdik ayakta durmaktadır.
1991 yılından bu yana Prof. Dr. Oktay Belli tarafından yürütülen kazı çalışmalarının Anzaf Kaleleri'nin her döneminde önemli bulgular ortaya çıkardığını belirten tarihçiler, “Hem Aşağı hem de Yukarı Kaleler üzerinde yapılan bu çalışmalar, Urartu medeniyetine dair yeni bilgilerin gün yüzüne çıkmasını sağlar. Anzaf Kaleleri, Van'ın tarihi dokusunun önemli bir parçası olarak, yönetilen Urartu medeniyetinin görkemini hissettiren bir atmosfer sunmaktadır. Bu iki kale, sadece birer askeri yapının ötesinde, Urartu'nun kültürel ve dini hayatlarını birleştiren önemli tarihi eserlerdir” şeklinde konuştu.
Bakmadan Geçme




