Şiilerin Kullandığı Dua Yazılı Secde Taşı Bitlis Kalesi'nde Bulundu
Bitlis Kalesi'nde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda önemli buluntulara rastlandı. Kazılar sonucunda Şii inancına ait bir secde taşı, yedi mezar, bir su dağıtım sistemi, çeşitli mimari yapılar, sırlı ve sırsız seramikler ile bronz paralar gün yüzüne çıkarıldı. Bu keşifler, bölgenin tarihine dair yeni bilgiler sunuyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle kalede başlatılan kazı çalışmaları, Ahlat Müzesi başkanlığında Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre Karasu'nun bilimsel danışmanlığında yürütülüyor.
Birçok medeniyetten izler taşıyan kalede, alanında uzman akademisyenlerin de aralarında bulunduğu 17 kişilik ekiple yapılan kazılarda elde edilen buluntular kentin tarihine ışık tutuyor.
Kalenin saray kısmındaki kazıda, Şiilerin kullandığı mühür ortaya çıkarıldı. 16. yüzyılın ikinci yarısı ile 17. yüzyıla tarihlenen mühürde Şii imamların isimleri ve Nad-ı Ali Duası'nın yer aldığı tespit edildi.
"Mührün çok elit tabakaya ait olduğunu görebiliyoruz"
BEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vural Genç, AA muhabirine, kalenin saray kısmında yapılan çalışmalarda secde taşına rastlandığını söyledi.
Bu ünik buluntunun literatüre "mühür" olarak geçtiğini belirten Genç, şu bilgileri verdi:
"Şiiler namazda secde ederken Hz. Hüseyin'in şehadetinin matemini hatırlamak ve onu anmak amacıyla alınlarını doğrudan bu mühre koyarlar. Bu Hz. Hüseyin'in, Yezid tarafından katledilmesini hatırlatma ve yas geleneğinin parçası olarak ortaya çıkmıştır. Mühür adı verilen ünik parça laboratuvarda incelenerek iki tarafı okunmuştur. Bugüne kadar Anadolu'da sadece Sivas'ta ortaya çıktığını biliyoruz. Bitlis Kalesi'nde çıkan buna benzer bir mühür daha var ama bu orijinal formunu korumuş. Bu mühür Bitlis'in o dönemde Safevi dünyasıyla olan irtibatını da ortaya koyuyor. Mührü 16. yüzyılın ikinci yarısıyla 17. yüzyılın başına yani 1550-1650 yılları arasına tarihleyebiliyoruz. Burada 14. yüzyıldan itibaren 16. yüzyılın sonuna kadar güçlü bir Şii geleneği hakim."
14. yüzyıla ait tarihsel kaynaklarda Şii temayüle sahip Bitlis emirlerinden bahsedildiğini ve Şerefhan ile torunu Şerefname'nin yazarı Şeref Han-ı Bidlisi'nin kaynaklarda yer aldığını anlatan Genç, "Mührün kalenin saray kısmında bulunması yönetici tabaka tarafından kullanıldığını gösteriyor. Formuna baktığımızda mührün çok elit tabakaya ait olduğunu görebiliyoruz. Sarayda çıkması da fikrimizi destekliyor. Kerbela'nın kırmızı, pişirilmiş kil toprağından yapılan bu mührün iki yüzünde Nad-ı Ali Duası, Hz. Hüseyin, İmam Cafer-i Sadık ve İmam Musa el-Kazım'ın isimleri var." diye konuştu.
"Osmanlı dönemine ait bronz sikkelere rastladık"
Kaledeki kazılarda 8 yıldır görev yapan arkeolog Erdoğan Ödük de kalede nisanda kazı çalışmalarına başladıklarını belirtti.
Kalenin doğusunda yürüttükleri kazılarda taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarına denk geldiklerini anlatan Ödük, şunları kaydetti:
"Bu yıl taşınmazlar arasında geç Osmanlı dönemine tarihlenen İslami dönem mezarlara rastladık. Geçen yıl tespit ettiğimiz künk sistemlerinin bir kısmını daha ortaya çıkardık. Mimari yapılara ve taşınabilir kültür varlıkları olarak da lüleler, sırlı ve sırsız seramikler ile Osmanlı dönemine ait bronz sikkelere rastladık. Çalışmalarımızı yoğunlaştırdığımız kalenin doğusunda ortaya çıkardığımız mezarları inceliyoruz. Özellikle geç Osmanlı döneminde mezarlık olarak kullanılan bölgeye yoğunlaşarak bu yıl orayı tamamıyla bitirip sonuca ulaştırmayı amaçlıyoruz. Burası tamamlandığında hamamın genel kompleks yapısı ve ortaya çıkardığımız alanlara dair detaylı bilgi verecektir."
Kalede "zindan" olarak nitelendirilen alanın ortaya çıkardıkları künk sistemleriyle sarnıç olduğunu tespit ettiklerini belirten Ödük, "Ortaya çıkardığımız eserleri önce arazide raporlayıp belgelendiriyoruz. Laboratuvarda da temizlenen, tarihlendirilen, fotoğraflanan ve belgelendirilen objeler Ahlat Müze Müdürlüğü bünyesinde muhafaza ediliyor." dedi.
Bakmadan Geçme





