Ağrı
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
-1°

Kaşmer Konağı

YAYINLAMA:

Eskilerde köy ağalarının; konak tabir edilen misafir ağırlama mekanları, misafirlere izzet ve ikramda bulan uşakları, ikram edilen koyunları, sıcak çayları varmış.

Bir kaşmer, ozan, aşık köye gelmeye dursun, tüm köy halkı ağanın konağında toplanır sabahlara kadar eğlenirmiş.
Hikayeler, nükteler, fıkralar, türküler, atışmalar havada uçuşurmuş.

Kaşmerin biri, günün birinde bir köy ağasına misafir olmuş. Ağanın dillere destan konağının misafir ağırlama salonunda ağırlanmış ve baş köşeye oturtulmuş.
Köyün her yanına haber salınmış: “Ağanın konağına kaşmer gelmiş, davetlisiniz” diye.

Bu tür etkinliklere rağbet çokmuş, çok geçmeden de cemaat toplanmış.
Kaşmerle bir arada olmak, kimine göre sosyal ihtiyaç, kimine göre beyin fırtınası, kimine göre er meydanı, kimine göre ise felekten bir gün çalmakmış.

Ağanın ve köylünün gözü kaşmerin nüktelerinde; kaşmerin ise gözü, bu muhteşem konakta kendisine yapılacak ikramdaymış.

Nükteler, hikayeler, sorular, fıkralar, atışmalar derken, öğle uğurlanmış. 
İkindi, izzetsiz-ikramsız, ağırlanmış. 
Nerdeyse akşama merhaba denilecek vakte girilmiş.

Nükteler suyunu çekmiş, lakin ikramdan bir ses seda çıkmamış.
Kaşmer, bakmış konağın mutfağı boş, ağa ve köylülerden, yola koyulmak için destur istemiş.

Ağa, dünden razıymış kaşmerin gitmesine, lakin biraz daha eğlenmek isteyen köylüler, kaşmerin geceye kalması için, ısrarda kararlıymışlar.

Köylünün bu kararlılığı karşısında çaresiz kalan ağa, sonunda dayanamamış, gayri ihtiyari dönüp kaşmere:

“Otur hele”, demiş. “Bu ne acele, böyle bir cemaat, böyle bir konak bırakılır mı? Hele bir gecele, hayırlısıyla sabah olsun gidersin.”

Kaşmer, ciddiyetle cevap vermiş:
“Ağam”, demiş. “Sizin konak gibi bir konak yapmaya karar verdim kendime. Akşam olmadan ustasını, kalfasını bulmak; hesabını, kitabını çıkarmak gerek...”

Köylüler bu nükteye gülüşmüşler. 
Lakin kaşmerin cümlesi bir hançer gibi saplamış ağanın böğrüne. Ağalığından taviz vermeden, sıvazlamış sakallarını:

“Gücün yetmez,” demiş. “Böyle bir konak senin neyine! Hem sermayen hem de ömrün yetmez şu büyüklükte bir konağı inşa etmene.”

Kaşmer, oturduğu yerden doğrulmuş:
“Belki haklısınız ağam”, demiş. “Lakin sizin konağın mutfağı gibi mutfağımı küçük tutarsam, üç ayda konak olur benim arsam.”

(Şubat 2013 tarihinde kaleme almışım, orjinal öyküdür.)

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...