
SESSİZ ÇIĞLIKTAN KOLEKTİF GÜCE: EMEKÇİNİN 'PEKİ, ŞİMDİ NE YAPMALI?' SORUSU
Yk Genetik Müh. Rıdvan Genç
Geçen hafta, fabrika duvarlarına sinmiş unutulmuş bir çığlığın, emeğin sessiz hikâyesini kaleme aldım. O ses, beklediğimden çok daha derin bir yankı buldu. Emekçilerden gelen her mesaj, “Sesimiz oldun” dedi. Yıllardır boğazlarda düğümlenen sözler, kâğıda dökülmüş bir nefese dönüştü. Alın terine inananların hâlâ var olduğunun en güçlü kanıtıydı bu.
Elbette karşıt sesler de vardı: “Gereksizdi,” “İşleri zora sokuyor,” diyenler… Oysa ben kalemi elime aldığımda ne kışkırtmak ne de karalamak için yazdım. Kalemim bir aynaydı; amacım, herkesin gözünün önünde olup da görmezden gelinen gerçeği yansıtmaktı. Çünkü adaletin olmadığı yerde sadece emekçinin değil, toplumun da onuru yaralıdır. Sustukça yük ağırlaşır; yazdıkça yalnızca gerçeği değil, vicdanı da ayağa kaldırmış oluruz.
Bugün, emeğin değerinin hiçe sayıldığı bir düzenin tam ortasındayız. Liyakatin değil, yalakalığın kazandığı bir düzen: Terfi, hak edenin değil, en çok övgü alanın; zam, en çok çabalayanın değil, patrona yanaşanın; söz hakkı, doğruyu söyleyenin değil, sessiz kalanların elinde. Emekçiler çoğu zaman “sessiz istifa” yolunu seçiyor: Fiziken oradalardır ama gönülleri değil; akşam olup evlerine dönmeyi düşünürler. Lakin bu sessizlik, bir teslimiyet değil; kendi onurunu ve emeğini korumanın sakin direnişidir. Görünmez her adım, en yüksek bağırışlardan daha güçlü bir mesaj taşır: “Beni görmezden gelemezsiniz.”
Peki, şimdi ne yapmalı? İşte atılması gereken somut ve güçlü adımlar:
1. Korkunun Zincirlerini Kır: İç Sesini Sustur, Özgürlüğünü Haykır
Tehdit, daima güçsüzün silahı olmuştur. Dimdik durmak ve içinizdeki korkuya rağmen ileri adım atmak, en etkili direniş biçimidir. Unutma, korku seni değil, sen korkuyu yönettikçe özgürleşirsin. İlk adım, zihnindeki prangalardan kurtulmaktır.
2. Hakkını Bil, Hakkını Sahiplen: Bilgi Senin En Güçlü Kalkanın
Ücretini, mesai süreni, yasal tazminat ve haklarını öğren. Bilgi sahibi olmadığın bir hakkı savunamazsın. Sözleşmelerini oku, yasaları araştır, soru sor. Bu bilgiler, sana güven verir ve karşına çıkacak haksızlıklara karşı en sağlam kalkanı oluşturur.
3. Dayanışmayı Büyüt: Tek Yürek Ol, Fırtınaları Yen
Tek bir ses rüzgârda kaybolup gider, ama bir koronun uyumu fırtınayı bile yener. Yanındaki emekçiyle konuş, deneyimlerini paylaş, birbirinize güç verin. Dayanışma, yalnız olmadığını hissettiren ve mücadele azmini katlayan en büyük güçtür.
4. Örgütlü Gücü Keşfet: Sendikan, Sesinin Yankı Bulduğu Yerdir
Sendika, çalışanların yekvücut olduğu, kolektif iradenin somutlaşmış halidir. Hak arayışında tek başına aşamayacağın kapıları, örgütlü güçle zorlarsın. Kollektif mücadele, tek tek seslerin birleşerek daha gür bir haykırışa dönüşmesidir. Kollektif toplum ise, adaletin, dayanışmanın ve ortak geleceğin güvencesidir.
5. Hukukunu Kullan: Sessiz Kalan Hakkını Kaybeder
Dile getirilmeyen, üzerine gidilmeyen her hak, zamanla kayıp sayılır. Haksızlık karşısında usulünce itiraz etmekten, doğru iletişim kurmaktan ve nihayetinde tüm yasal yollara başvurmaktan asla çekinme. Hukuk, emeğin en meşru savunucusudur.
6. Mücadeleden Asla Vazgeçme: Adalet İçin Diren, Geleceği Kur
Bu mücadele sadece senin için değil, yanındaki için, senden sonra gelecek olan içindir. Her kazanım, daha adil bir geleceğe atılan bir tuğladır. Pes etmek, kazanılmış tüm hakları teker teker kaybetmektir. Yılmadan, usanmadan, onurun için diren.
Yol uzun ve zorlu. “Tek başıma neyi değiştirebilirim ki?” demek kolaydır. Ama unutma: değişim, kimsenin tek başına yapamayacağı bir şeydir. Herkes bir başkasının ilk adımı atmasını bekliyor; ancak ilk adım atılmadan hiçbir şey değişmez. O yüzden değişimin başlaması için birimizin değil, hepimizin aynı anda adım atması gerekiyor artık.
Önemli olan, üzerine düşeni yapma iradesini göstermektir. Büyük zaferler, küçük adımlarla başlar. İlk adım, korkuyu hissetmek ama yine de harekete geçmektir.
Sıra bizde. Susarsak prangalar ağırlaşır, konuşursak ve birleşirsek, bugün sesimizi yükseltirsek, yarının özgürlük türküsünü hep birlikte söyleyebiliriz.
Kibar Feyzo’daki o meşhur söz kulağımızda çınlıyor: “Çukurova’da yüz kayme yevmiye verirlermiş pamuk ırgatlarına.” Biz artık eski tip ırgat değiliz; fakat patronların hâlâ ağalık peşinde koştuğu, sömürünün devam ettiği bu düzende, bizler neden Çukurova’ya yürümekten korkuyoruz ki? Unutmayalım ki oradaki yövmiyeler yüz kayme ve şartları, şu anki şartlarımızdan çok daha insancıl ve mücadeleye değerdir. Artık birlikte durma ve sesimizi yükseltme vaktimiz geldi.
Ve işte tam bu anda, hep birlikte sormalıyız: “Peki, şimdi ne yapmalı?” çünkü cevap, sadece düşündüğümüz yerde değil; birlikte harekete geçtiğimiz anda yazılacak. Sessizlik artık teslimiyet değil, direnişin sessiz çığlığı olmalı. Sesini yükselt, çünkü hakikat duyulmayı bekliyor.