Yk Genetik Müh. Rıdvan Genç

DÜŞÜNMEYİ DURDURAN TEKNOLOJİ: YAPAY ZEKÂ BİZİ TEMBELLEŞTİRİYOR MU?

Yk Genetik Müh. Rıdvan Genç

Yapay zekâ, modern hayatın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Artık birkaç tıklamayla ödevler yazılabiliyor, raporlar hazırlanabiliyor, karmaşık metinler üretilebiliyor. Eskiden saatler süren işler şimdi saniyeler içinde tamamlanıyor. Bu durum ilk bakışta büyük bir ilerleme gibi görünse de, aslında üzerinde düşünülmesi gereken ciddi bir tehlikeyi beraberinde getiriyor: İnsanın düşünme yetisinin körelme riski.

Araştırmalar, yapay zekâya aşırı güvenen öğrencilerin öğrenme süreçlerinde yüzeyselleşme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Kendi cümlelerini kurmak ve özgün fikirler üretmek yerine hazır metinlere yönelen öğrenciler, zamanla sorgulama alışkanlıklarını kaybediyorlar. Bu sadece akademik başarı açısından değil, bireyin hayat boyu öğrenme kapasitesi açısından da büyük bir kayıp anlamına geliyor. Benzer bir durum iş dünyası için de geçerli. Çalışanlar, rapor ve analizleri yapay zekâya yaptırdıklarında kısa vadede zaman kazansalar da, uzun vadede eleştirel düşünme ve analiz yeteneklerinde zayıflama görülüyor.

Bu aslında tamamen yeni bir fenomen değil. Hesap makinelerinin yaygınlaşmasıyla insanlar temel matematik becerilerini unutmaya başlamıştı. Bugün benzer bir süreç çok daha geniş kapsamlı yaşanıyor. Çünkü yapay zekâ, sadece hesaplama değil, düşünme, yorumlama ve yaratıcılık gerektiren alanlarda da insan zekâsının yerini alma potansiyeline sahip. Bu da meseleyi daha tehlikeli kılıyor. Sosyal medya algoritmaları ise hangi içerikleri göreceğimizi belirleyerek düşünce çeşitliliğimizi sınırlandırıyor. İnsanlar kendi meraklarının peşinden gitmek yerine, algoritmaların önlerine serdiği bilgileri pasifçe tüketmeye başlıyor.

Düşünme becerisinin zayıflaması, aslında toplumun ilerleme hızını da doğrudan etkileyebilir. Çünkü yaratıcılık ve sorgulama kültürü olmadan bilim, sanat ve felsefe gelişemez. Kendi fikirlerini üretmeyen bir neslin, sadece hazır çözümleri tüketen pasif bireylerden oluşma riski vardır. Bu da gelecekte toplumsal bağımsızlığı tehdit edecek boyutlara ulaşabilir.

Çözüm, bu teknolojiyi tamamen reddetmek değil, onu akıllı bir yardımcı olarak kullanmak ve düşünme sorumluluğumuzu asla devretmemekte yatıyor. Eğitim sistemleri, yapay zekâya dirençli, eleştirel düşünmeyi teşvik eden ödevler ve projelerle bu dengeyi kurabilir. Öğrencilere sadece sonuç değil, sürecin de önemli olduğu bir öğrenme yaklaşımı kazandırılmalı. İş dünyasında ise yapay zekâdan gelen verileri körü körüne kabul etmek yerine, çalışanların bu verileri analiz etme ve yorumlama sorumluluğunu koruması sağlanmalı.

Bugün yapay zekâya kayıtsız şartsız teslim olmak, aslında insanlık tarihinin en büyük ayrıcalığını, yani düşünme yetimizi riske atmak anlamına geliyor. Tarih boyunca ilerleme, merak eden, sorgulayan, hatalardan ders çıkaran insanların eseri oldu. Eğer tüm bu süreçleri bir makineye devredersek, sadece zamanla değil, kimliğimizle de kumar oynamış oluruz. Çünkü insanı insan yapan şey, kusurlu ama özgün düşünme becerisidir. Yapay zekâya “akıllı bir yoldaş” muamelesi yapmak, onu hayatımıza entegre ederken insan zekâsını ikinci plana atmamak zorundayız.

Sonuç olarak, yapay zekâ insanlık için büyük bir fırsat da olabilir, büyük bir tehdit de. Bu tamamen bizim tercihimize bağlıdır. Düşünmeyi terk etmeyen, teknolojiyi bilinçle kullanan toplumlar güçlenecek; düşünme sorumluluğunu makinelere devredenler ise zamanla kendi zekâsının gölgesinde kaybolacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları