Erken çocukluk dönemi diye adlandırdığımız 0-6 yaş dönemi gelişimin altın çağıdır. Bu yıllar bir çocuğun dünyayı tanıdığı, bir birey olduğunun farkına varıp bunun temellerini attığı, duygularını keşfettiği, hareketlerini kontrol altına alıp kendisiyle beraber dünyayı şemalarla öğrendiği bir dönemdir. Ancak tam da bu hızlı büyüme içinde, bazı küçük ama önemli sinyaller gözden kaçabilmektedir. Oysa bu sinyaller, çocuğun kendi dilinde sessizce anlattığı gelişim öyküsünün en kritik satırlarıdır. Her çocuk farklıdır ancak gelişim dönemlerinin görevlerini yapamaması bir uyarı olabilir.
Bir çocuk 2 yaşında hâlâ göz teması kurmuyorsa…
3 yaşına geldiğinde cümle kurmakta zorlanıyorsa…
Oyuncağıyla oynamak yerine yalnızca döndürmeyi tercih ediyorsa…
Bunların sadece geçici alışkanlıklar mı, yoksa göz ardı edilmemesi gereken gelişim ipuçları mı olduğuna bir uzman desteğiyle karar vermek önem arz etmektedir.
Toplumumuzdaki “Erkekler geç konuşur", "Annesi de geç yürümüş" gibi kalıplar çocuğun bakımını üstlenen bireye geçici rahatlık sunsa da ilerleyen süreçlerde ciddi problemlerin habercisi olabilir. Ve bazı ihtimaller göz ardı edilemeyecek kadar ciddi ve önemlidir. Bu tür cümleler, bazen bir gelişim bozukluğunu fark etmemizi yıllarca geciktirebilir. Gelişim, her çocukta farklı hızlarla ilerlese de belirli ve sıralı yapı taşları vardır. Bu taşlar geride kalırsa, çocuk ve aile için hayat boyu sürecek bazı zorlukların temeli sessizce atılmış olabilir. Burada en büyük görev, ebeveynlere ve erken çocukluk eğitimcilerine düşmektedir. Bir çocuğun oyun oynama biçimi, iletişim kurma isteği, duyusal hassasiyetleri yahut arkadaş ilişkileri bize çok şey anlatır. Göz teması kurmayan bir çocuk “Ben buradayım ama sana nasıl ulaşacağımı bilmiyorum” diyor olabilir. Sürekli aynı oyunu tekrar eden bir çocuk, iç dünyasında anlamlandırmaya çalıştığı bir düzen kuruyor olabilir. Ya da ben farklıyım! Beni görün, ben buradayım!..
Erken müdahale, gelişimsel destek açısından bir zorunluluktur. Sorunlar fark edildiğinde değil, fark edilmeyi beklerken çözüm yoluna girilirse süreç hem sağlıklı ilerler hem de etkili sonuçlar alınır. Bu nedenle çocuğun iyi gözlemlenmesi, ailelerin içgüdülerini önemsemesi ve eğitimcinin gözlemlerine kulak verilmesi önemlidir. Her çocuk benzersiz bir hikâyenin hem yazarı hem kahramanıdır. Ancak bazı hikâyelerin, satır aralarındaki sessiz harflerle başladığını unutmamak her açıdan önemlidir. Biz yetişkinler bu harfleri okuyabildiğimizde, çocuğun sesini daha net duyar, onu tanıma fırsatı elde etmiş oluruz.
Gelişimin fısıltılarını kaçırmamak için sevgiyle bu hikâyenin her satırını her sayfasını çocukla birlikte okuyarak, canlandırarak bazen de rengârenk boyayarak öğrenmeyi unutmamak dileğiyle…