Hayat çocuklar için zaman zaman zorlayıcı ve karışık olabilir. Bu süreçte okul korkusu, ayrılık kaygısı, arkadaşlık edinme/edinememe, hayal kırıklığı, başaramama kaygısı… Tüm bu sorunlarla baş eden çocuğun duygusal dayanıklılık ve duygusal zekasının geliştirilmesi elzemdir. Duygusal zekâ; çocuğun kendi ve çevresindeki bireylerin tüm duygularını algılama, anlama ve uygun yollarla ifade etme kabiliyetidir. Duygusal dayanıklılık ise çocuğun stres ve kaygı yaşarken otokontrolünü kaybetmeden olaylarla başa çıkabilmeyeteneğidir. Bu yetenek konfor alanından çıktıkça gelişir, bilişsel esneklikle birlikte bireyi durumlara uyum sağlama alanında da geliştirir. Duygusal zekâ ve duygusal dayanıklılıkdoğuştan gelen bir yetenekten ziyade yaşayıp deneyimleyerek ebeveyn tutumu ve desteğiyle geliştirilebilir.
Çocukların duygusal zekâ ve dayanıklılığını güçlendirmeye destek olacak 5 temel ebeveyn tutumu:
1. Duygulara Alan Tanımak
Ebeveynlerin çoğu çocuğun üzülmesini, öfkelenmesini, hayal kırıklığı yaşamasını istemez hatta engellemeye çalışır. Böyle bir durumla karşılaşan çocuk duyguların yaşanmamasın gerektiğini ve bastırılması gereken bir şey olduğu kodu oluşturup davranış kalıplarını, duygulara olan bakış açısını bu çerçevede şekillendirir. Oysa duygusal dayanıklılığın, zekânın ilk ve en önemli adımı duygularını kabullenip tanımasıdır. Çocuk üzüldüğünde ya da ağladığında “Her şeye ağlıyorsun!”, “Ağlamak seni güçsüz yapar, ağlama!” gibi basmakalıp sen dilinin hâkim olduğu cümleleri kullanmak yerine; “Şu an çok üzüldüğünü görüyorum, kendini ağlayarak ifade etmen çok normal.” gibi ben diliyle kurulmuş empati cümleleri söylenmelidir. Böylece çocuk anlaşıldığını hissederek duygularını görmeyi ve yönetmeyi öğrenir.
2. Aşırı Koruyuculuktan Kaçınmak
Zorluklara, çatışmalara maruz kalıp bunlarla baş etmeyi öğrenmek sağlıklı bireyler olmamız için önemlidir. Çocuk böyle bir durumla karşılaştığında bazen ebeveynler sorunu kendi çözmeye kalkışır. Ancak iyi niyetle yapılan bu hareket süreç başında çocuğa yardımcı olsa da uzun vadede çok büyük zararlar vermektedir. Çocuk karşılaştığı problemleri çözmek için farklı alternatifler üretmeye çalışır. Deneyerek çözümler üretir ve bunun sonucunda çözüm üretme becerisi kazanmış olur. Çocuğun yanında durarak sınırlı destekle süreci yönetmesi sağlanmalıdır. Aynı zamanda çocuğu teşvik etmek güven duygusunu da besleyecektir.
3. Model Olmak
Çocuklar ayna gibidir. Söylediklerimizden çok yaptıklarımızı taklit edip, örnek alırlar. Olaylara karşı verdiğimiz tepkiler, sorunlara olan bakışımızı ve tavrımızı dikkatle incelerler. Bunları içselleştirip davranış haline getirirler. Biz nasıl tepki verip ifade edersek çocuklarda aynı davranışları sergilerler. Sağlıklı bir psikolojiye sahip olmadan sağlıklı çocuk yetiştirmeyi beklemek çocuğa yapılmış en büyük haksızlıktır. Sürecin başında kendimizi iyileştirip çocuğa rol model olmak rahat ve sağlıklı bir süreç yaşamamıza yardımcı olacaktır.
4. Hata Yapmaya İzin Vermek
İnsan doğası gereği mükemmeli arar ancak mükemmeli beklemek kaygıyı tetikler. Kontrolsüz şekilde kaygı seviyesi artarsa çocuğun potansiyelinin altında performans sergilemesi muhtemeldir. Yaşamın ve öğrenmenin doğası gereği hata yapmak sürecin doğal bir parçasıdır. Çocuğumuz hata yaptığında yargılamak yerine, “Sence hangi aşamada aksaklık yaşadın?” ya da “Bu durumdan ne öğrendin?” gibi sorular sorulmalıdır. Bu yapıcı sorular çocuğu motive eder. Hatalarını bir yenilgi değil de kazanç olarak görmesini sağlar. Hataları gelişim fırsatına çevirmek çocuğun özgüvenini ve bilişsel esnekliğini arttırır.
5. Güven Dolu Sağlıklı İlişki Kurmak
Çocuk dünyaya geldiğinde onun bakımını üstlenen kişiyle bağ kurar. Bu bağ dünyaya köklenmesini, onu tanımaya başlamasının ilk adımıdır. Güvenli bağlanan çocuk yeni deneyimlere, dünyayı tanımaya ne kadar hazırsa bağlanamayan çocuk bir o kadar korku dolu ve çekingendir. Çocuk eğitiminde güvenli bağlamanın en önemli konu olduğunu söyleyebiliriz. Çocuğunuz kaç yaşına gelirse gelsin,ne yaşarsa yaşasın her zaman sizin sevginize ve desteğinize ihtiyaç duyar. Bunun değişmeyeceğini bilmek onun dünyayı cesurca keşfetmesini sağlar. Sağlıklı ilişkilerin nasıl kurulduğunu öğrenen çocuk kolayca sosyalleşir, çevreye uyum sağlar. Bu bağ çocuğun duygusal olarak ayakta kalabilmesinin temelidir. Net ve koşulsuz sevgiyle birlikte konulan kurallar çocuklar tarafından daha kolay ve hızlı kabullenilir. Böylece sınırlar içerisinde kendini tanıyan özgüvenli çocuklar yetiştirmek için küçük ama önemli bir adım atılmış olur. Bu süreçte çocuk her zaman desteğinizi hissederek, korkusuzca yaşama karışır.
Sonuç olarak, güvenli bağlanmayla ve sağlıklı ebeveynlerleduygusal zekâsı ve dayanıklılığı yüksek özgüvenli çocuklar yetişir. Bunlar çocuklarımıza öğretebileceğimiz en değerli yaşam becerinden biridir. Sadece iyi günlerin değil zorlukla geçebilecek günlerin de olabileceğini öretilmelidir. Bu günlerde yanlarında olduğumuzu bilmeli, düşmelerine izin verip kalkmaları için de cesaretlendirmek, uygularına rehberlik edebilmek sağlıklı bir ilişkinin temelidir. Bunları başardığımızda geleceğe umutla sarılan, özgüvenli, başarılı ve en önemlisi mutlu bir birey olmasının temellerini atmış oluruz.
Sevildiğini bilip sevgiyle dünyaya dokunan nice nesiller yetiştirmek ümidiyle…
Esenlikle kalın!