Raif Medetoğlu

Milli Ahlâkın Çöküşü ve Vicdanın Hakemliği

Raif Medetoğlu

Milletlerin varlıklarını koruyabilmeleri yalnızca maddi güçle değil, aynı zamanda sahip oldukları ahlâkî ve manevi değerlerin sürekliliğiyle mümkündür. Tarih boyunca, dış kaynaklı müdahalelere karşı bedeller ödeyerek bağımsızlığını kanlarıyla mühürleyen Türk milleti, bugün ise farklı bir tehdit ile yüz yüzedir. Bu tehdit, Batı kültürünün sinsi tesiri altında gelişen ahlâkî yozlaşma ve toplumsal çözülmedir.

Tarihî Süreç ve Bugünkü Çürüme

Geçmişte Hristiyan dünyasının silahlı saldırılarına karşı göğsünü siper eden milletimizin evlatları, bugün aynı dünyanın kültürel dokusuna heva ve heves boyutunda müptela olmuş durumdadır. Bu durum, bağımsızlık hikâyemizin büyük ölçüde zedelenmesine yol açmıştır.

Toplumun içine düştüğü yozlaşma her alanda kendini göstermektedir:

Uyuşturucu bataklığı,

Arsızlık ve hırsızlık,

Beden teşhirciliği,

Cinayet ve zulüm…
Bu manzara, sokakların hayasız yüzüne bakmaktan dahi bizi tiksindirir hale getirmiştir.

Medeniyetler ve Ahlâkî Temeller

İnsanlık tarihinde medeniyet kuran toplumlar, ahlâk kurallarını belirlemede ortak bir çizgi takip etmişlerdir.

Çin’de Konfüçyüs, insan sevgisi üzerinden bir erdem inşa etmiştir.

Hindistan’da Buda, ruhani öğretiyi ahlâk kurallarının sınırlarını belirleyen bir çerçeveye dönüştürmüştür.

İlahi inanç sistemlerinin mümessilleri olan peygamberler ise, insanlığın iki cihan saadetini temin edecek ölçüler ortaya koymuşlardır.

Bu bağlamda, İslam medeniyetinin manevi serveti cemiyetimiz için vazgeçilmez bir kurtuluş kaynağıdır.

Çözüm: İslam Medeniyetine Dönüş ve Yeni Nesil

Bugün cemiyetimizin milli ahlâk kurallarını tehdit eden bozulmaya karşı, aklın rehberliği ve İslamî değerlerin diriltici ruhu ile yeni bir inşa hareketine ihtiyaç vardır. Akıl mutlak surette insanı iyiliğe götürür. Ancak bu çürümeye karşı yalnız akıl değil, aynı zamanda vahyin rehberliği de zaruridir.

Bu noktada, Hira Mağarası’ndan yükselen ses bize yol göstermektedir.
Toplumun yeniden dirilişi için:

Yeni bir sese,

Yeni bir vicdana,

Yeni bir nefese,

Yeni bir nesile ihtiyaç vardır.

Sonuç

100 yıldır Batı kültürünün tesirinde kalan cemiyetimiz, güçlü bir zümrenin kültür ajanlığı faaliyetleriyle sanal bir gençlik üretmiştir. Bugün teknik olarak ilerleyen ancak ahlâkî açıdan çöken global dünya, milli varlığımızı da olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu milletin bağımsızlığını tehdit eden manevi hastalıktan kurtulmanın tek yolu, İslam medeniyetinin değerlerinden beslenerek milli ahlâkı yeniden ihya etmektir. Vicdan bu noktada en büyük hakemdir ve vicdanın sesi bize, yeni bir inşa için acil sorumluluk yüklemektedir.

Yazarın Diğer Yazıları