
Kalpten Kaleme Sessiz Bir Direniş
Raif Medetoğlu
Bu çağın en büyük gürültüsü, insanın iç sesini bastıran kalabalıklardır.
Herkes konuşuyor, ama kimse dinlemiyor.
Herkes bir şey söylüyor, ama çok azı düşünüyor.
Oysa bazen susmak, bin cümleden daha güçlü bir haykırıştır.
Sessizlik, teslimiyetin bir şeklidir; kalbin Allah’a dönük hâlidir.
İman eden bilir ki her sözün bir hesabı vardır.
Boş konuşmak kalbi boşaltır, susmak ise doldurur.
Gürültüye değil, sükûnete sığınmak gerekir.
Çünkü sessizlik, müminin vakarının sesidir.
Ama sessizlik pasiflik değildir.
Bazen bir duruştur, bazen bir direniş…
Bugün toplumda çokça gördüğümüz bir hâl var:
Ucuz kabadayılık.
Her ağzında “cihad” kelimesi dolaşan ama kalbinde nefis saltanatı kuran insanlar...
Kendine hâkim olamayan, dünyaya nasıl meydan okusun?
Gerçek cesaret, parmak sallamakta değil, öfkesini yutabilmekte gizlidir.
Peygamber Efendimiz buyuruyor:
“Gerçek pehlivan, öfkesine hâkim olandır.”
Namaz şuuru olmadan, cihad şuuru olmaz.
İzzet önce kalpte başlar; oradan Kudüs’e, Kahire’ye, Şam’a, Bosna’ya taşar.
Türkiye ihya olmadan Kudüs ihya olmaz.
Çünkü bu ümmetin dirilişi kalpten başlar.
Ucuz kabadayılık değil, nefis terbiyesi ister bu dava.
Kalemle yanmak diye bir şey vardır.
Her satırda biraz kendinden verirsin; her kelime bir dua, her cümle bir nefes olur.
Bugün dünyada çok bilen var ama az hisseden.
Bilgi ısıtmaz; dert yakar.
Gözyaşı olmadan rahmet gelmez.
Bir toplumun dirilişi, kalpten yanan birkaç insanla başlar.
Ve unutmamalıyız:
Umut diridir.
Karanlık hiçbir zaman sonsuz değildir.
Her gecenin bir sabahı, her zulmün bir sonu vardır.
Kudüs’ün taşları bile sabrediyor, mazlumun duası göğe umutla yükseliyor.
Kalpler uyanık kaldıkça, Allah yardımını esirgemez.
Yeter ki kalbimiz uyumasın.
Zaman elimizden su gibi akıyor.
Her saniye ömrümüzden bir parça eksiliyor.
Bugün saatlerimizi ekranlara, kalbimizi boş meşgalelere verdik.
Sosyal medyanın alkışları, ruhumuzu susturuyor.
Oysa zaman, müminin sermayesidir.
Boşa harcanan vakit, kaybolan bir ömürdür.
Zamanı ihya eden, kendini ihya eder.
Çünkü vakit, insanın ebediyetine uzanan en kıymetli köprüdür.
Bugün söz çok ama tesir az.
Çünkü sözler akıldan çıkıyor, kalpten değil.
Bir insanın sözü, yaşadığı kadar gerçektir.
Hâliyle örtüşmeyen cümle, sadece gürültüdür.
Söz, kalpten çıkarsa kalbe ulaşır.
Hakikati yaşayanın sözü, okunmadan bile gönüllere iner.
Hayat bazen planlarımız gibi gitmez.
Emek veririz, çabalarız ama istediğimiz olmaz.
İşte o noktada tevekkül, yorgun kalbin sığınağıdır.
“Ben elimden geleni yaptım, gerisi Allah’a kalmış.”
Bu bir yenilgi değil; teslimiyetin zirvesidir.
Mümin, neticeye değil, niyete taliptir.
Allah’a bırakılan iş, daima en güzel hâliyle sonuçlanır.
Ve son söz...
Bu satırlar bir çağrı değil, bir dua.
Rabbim bizi kalemini hakikatin hizmetine verenlerden eylesin.
Sözümüz doğru, niyetimiz temiz, adımlarımız istikametli olsun.
Her yazı bir dua gibi bitsin, her satır bir nefes gibi Allah’a dönsün.
Çünkü kalem dua ederse, dünya güzelleşir.