
Kalemiyle bir milletin vicdanı olan Yavuz Bülent Bâkiler'in ardından
Raif Medetoğlu
Toplum tarafından Sivaslı olarak bilinse de aslen Ağrı Eleşkirtli olan, edebiyatımızın müstesna şahsiyeti ve hafızası olan milli ahlakımızın, irfan'ın ve kültürümüzün çok kıymetli temsilcisi idi .
Her milletin hafızasında, kelimeleriyle gönüllere işleyen, sesiyle ruhlara dokunan, kalemiyle yaraları saran müstesna insanlar vardır. Türk edebiyatının bu müstesna isimlerinden biri de hiç şüphesiz Yavuz Bülent Bâkiler’dir.
Onu yalnızca bir şair ya da yazar olarak tanımlamak eksik olur. O, kelimelerin ruhuyla bir milletin hafızasını diri tutan, gönüllere vatan sevgisi aşılayan, kültürüne sahip çıkan bir fikir adamıdır.
Onun şiirinde Anadolu’nun acısı, sevinci, seher vakitleri ve gurbet türküleri vardır. Sözcükleri öyle bir duyarlılıkla işler ki, okuyan herkes kendi hikâyesini bulur dizelerinde.
Bir mısrasında Ağrı’nın soğuğunu, diğerinde Sivas’ın, sıcacık dostluğunu hissedersiniz. O, bu aziz milletin bin yıllık hatırasını çağdaş bir dille yeniden diriltmiş, milletinin dertlerini kendi kalbinin sancısı bilmiştir.
Yavuz Bülent Bâkiler, sadece bir şair değil; aynı zamanda bir gönül mimarıdır. O, kelimelerden köprüler kurmuş; doğuyla batıyı, mazlumla zalimi, gurbetle sılayı, dünle bugünü bir araya getirmiştir. Onun şiirlerinde memleket toprağı kokar; gurbetin hüznü, sıla hasreti ve en çok da vatan sevgisi hayat bulur.
Bâkiler’in şiirlerini okuduğunuzda, Anadolu’nun çorak tarlalarından yükselen umutları, bozkırın sessiz çığlıklarını, sınır boylarında bekleyen yiğitlerin türkülerini duyarsınız. Bir mısrasında gurbetin hüznü, diğerinde sıla hasreti vardır. Ama en çok da vatanın bütünlüğüne, milletin birliğine duyulan derin bir bağlılık.
Onun kalemi, kuru bir hamasetle değil; içten, samimi, sahici bir duyuşla konuşur. Çünkü Bâkiler’in şiirleri yaşanmışlıkların ürünüdür. Anadolu’nun köylerini, kasabalarını, şehirlerini dolaşmış; halkıyla hemhâl olmuş bir kalemin satırlarıdır onlar. Bu yüzden okuyan herkes kendinden bir parça bulur dizelerinde.
Yavuz Bülent Bâkiler yalnızca şiiriyle değil, yazılarıyla da bir yol gösterici olmuştur. Türk dünyası, milli kimlik, kültürel yozlaşma gibi konularda kaleme aldığı denemeler, bir milletin uyanışına çağrı niteliğindedir. O, edebiyatı yalnızca estetik bir alan olarak değil, aynı zamanda bir kültürel sorumluluk olarak görmüştür.
Şairin hayatı, bir dava adamının hayatıdır. İnancını, milletine olan sadakatini ve davasını kaleminden damıtarak aktarmıştır. Onu okuyanlar, yalnızca bir edebî zevk almaz; aynı zamanda yüreklerine millî bir heyecan, vicdanlarına insani bir sorumluluk taşır.
Yavuz Bülent Bâkiler, bu topraklarda bir şiirden öte, bir dua gibi yankılanır.
Adı anıldığında, gözlerimizin önünde kelimeleriyle büyüttüğü vatan sevgisi, millet aşkı ve insanlık onuru canlanır. Onun kalemi, bir milletin çarpan kalbi, sesi ve vicdanı olmuştur.
Yarın dönüp geriye baktığımızda, Bâkiler’in sesi daima canlı olacaktır. Çünkü onun derdi günübirlik meseleler değil; bir milletin geleceği, kimliği ve onurudur. Belki de bu yüzden Yavuz Bülent Bâkiler, sadece bir şair değil; kalemiyle milletin vicdanı olmuş bir dava adamıdır.
Bu vesileyle Eserleriyle gelecek nesillere ışık tutacak, millî ve manevi değerlerimizi daima canlı kılacak olan merhum Bâkiler’i minnet ve rahmetle yâd ediyorum.
Rabbim mekânını cennet, makamını âlî eylesin.
Kıymetli ailesine, sevenlerine ve edebiyat camiamıza sabır ve başsağlığı diliyorum.