Raif Medetoğlu

İslâmî Bir Perspektiften Kürt Meselesi: Adalet, Kardeşlik ve Ortak Gelecek

Raif Medetoğlu

Kürt meselesine yalnızca politik ve seküler bir gözle değil, İslâmî ve bütüncül bir perspektiften bakmak zorunludur. Zira bu mesele, sadece bir kimlik veya güvenlik sorunu değil, aynı zamanda adalet, kardeşlik ve ortak gelecek meselesidir.

Tarihsel Arka Plan: Ortak Medeniyetin Gölgesinde

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde inşa edilen ulus-devlet anlayışı, tek kimlikli bir toplum idealine dayanıyordu. Bu anlayış, Türklüğü merkeze alan bir siyasal düzen kurarken, asırlarca omuz omuza İslâm’a sancaktarlık etmiş Türkler ve Kürtlerin birlikte inşa ettikleri ortak medeniyeti gölgede bıraktı.

Oysa bu coğrafyanın sınırları, Türk ve Kürtlerin birlikte verdikleri şehitler ve gazilerle mühürlenmişti. Dolayısıyla ulus-devletin inkâr ve asimilasyon politikaları, İslâmî ölçülere göre açık bir zulüm idi. Kürtler kamusal alanda kimliklerini ifade etmekten men edildi; dilleri, müzikleri ve kültürel sembolleri yasaklandı. Bu baskıya karşı ses çıkaranlar yıllarca zindanlarda susturuldu.

1980 Sonrası: Terör, Güvenlik ve Sosyo-Ekonomik Çöküş

1980’lerden itibaren uygulanan baskılar, PKK’nın silahlı mücadele zeminini besledi. Böylece mesele, bir kimlik tartışmasından çıkıp terör ve güvenlik boyutuna evrildi. Doğu ve Güneydoğu uzun yıllar kalkınmada geri bırakıldı; işsizlik, göç ve tarım-hayvancılığın çöküşü bölgesel eşitsizlikleri derinleştirdi. Gençler eğitim imkanlarının sınırlılığı sebebiyle radikalleşmeye açık hale geldi. Kürtçenin dışlanması ve yerel kültürün görmezden gelinmesi aidiyet krizini büyüttü.

Uluslararası boyut ise meseleyi daha da karmaşık hale getirdi. Irak, İran ve Suriye’deki Kürt nüfusu üzerinden Batılı güçler ve bölgesel aktörler, Kürt meselesini Türkiye’ye karşı politik baskı aracı olarak kullandı.

İslamî Perspektif: Çözümün Temel Taşları

Bugün gelinen noktada, geçmişte denenen seküler ve güvenlik merkezli çözümlerin kalıcı bir barış sağlamadığı açıktır. O halde, İslam’ın sunduğu adalet ve kardeşlik merkezli çözüme dönmek zorunludur.

Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır:

> “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, Allah için şahitlik eden kimseler olun” (Nisâ, 135).

İslam’ın sunduğu çözüm;

Silahın ve şiddetin terk edilmesi,

Zulmün ortadan kaldırılması,

Adaletin tesis edilmesi,

Müslüman halkların kardeşlik zemininde birleşmesidir.

Devletin adalet ilkesinden sapmaması, bölgesel eşitsizlikleri ortadan kaldıracak ekonomik ve sosyal politikaları uygulaması İslamî bir zorunluluktur. Medreselerin ve sivil dini yapıların güçlendirilmesi, eğitimde fırsat eşitliği ve bölgenin kendi potansiyeli üzerinden kalkındırılması da barış sürecinin asli unsurlarıdır.

Ortak Gelecek: Ümmetin Birliği

Kürt kimliğini reddetmeden, bu kimliğin İslam ve manevi değerlere hizmet etmesine imkan tanıyacak yeni bir anlayış, ümmetin birliğini her şeyin üzerinde tutmalıdır. Buradan çıkacak bir sulh, yalnızca Türkiye’de değil, bütün İslam coğrafyasında ayrılıkçı düşünceleri zayıflatacak ve ümmetin vahdetine hizmet edecektir.

Sonuç

Adaletin olmadığı yerde barış kalıcı olamaz; kardeşliğin olmadığı yerde ortak gelecek inşa edilemez. Bu topraklarda barışın teminatı, İslam’ın adalet, merhamet ve kardeşlik ilkeleridir.

Cehaletin yerine ilim ve eğitim,

Fakirliğin yerine iktisadi kalkınma,

Güvensizliğin yerine hukuk ve adalet,

Ayrılığın yerine ittifak ve ümmet bilinci konulmalıdır.

Bu sorumluluk hem devlete hem de topluma aittir. Türk ve Kürt halklarının tarih boyunca kurduğu kardeşlik hukuku yeniden diriltildiğinde, sadece Türkiye değil, tüm İslam coğrafyası için umut verici bir gelecek inşa edilecektir.

Yazarın Diğer Yazıları