Raif Medetoğlu

HAYAT BAHŞEDEN PRENSİPLER

Raif Medetoğlu

Toplumların huzuru, güveni ve barışı, siyasi düzenlerden önce ahlâkî temellere dayanır. Peygamber Efendimizin ortaya koyduğu hayat bahşeden prensipler, sadece bireysel değil, toplumsal hayatı da kuşatan muazzam kaidelerdir.

Ne yazık ki bugün sosyal hayatımızda sıkça rastlanan bazı davranış biçimleri, insanın şerefini küçülten basit tutumlardır:

Kibirlenmek ve üstünlük taslamak,

Yapılan iyiliği başa kakmak,

Malını satarken hileyi örtmek için yemin etmek...

Bunlar insana değer katmaz; bilakis küçültür, ucuzlaştırır.
Oysa gerçek izzet; kibirlenmekte değil tevazuda, üstünlük taslamakta değil kardeşlikte ve yalan yeminde değil doğrulukta saklıdır.

Peygamberimizin izinden gitmek, onun ahlâkıyla ahlaklanmak, insana verilen en büyük şereflerden biridir. Nitekim O, “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” buyurarak, ümmetine hedefi göstermiştir.

Bugün bize düşen, modern çağın kargaşasında Peygamber ahlâkını yeniden sosyal hayatımıza taşımak; barışı, adaleti ve güveni bu köklü mirasla inşa etmektir. Çünkü Efendimizin beyan buyurduğu hayat düsturları, yalnız bireyin değil, toplumun damarlarını da diriltir.

Güzel Ahlâkın İşaretleri

Muhaddisler O’nun yüce ahlâkını şu şekilde tasnif etmişlerdir:

Açıkta ve gizlide Allah’tan korkmak.

Rızâ ve gazap hâllerinde dahi adâletten ayrılmamak.

Zenginlikte ve fakîrlikte iktisâdı elden bırakmamak.

Akraba ilgiyi kesse bile ilişkiyi sürdürmek.

Kendisine zulmedeni affetmek.

Konuşmasının zikir, sükûtunun tefekkür, nazarının ibret olması.

Hadislerle Güzel Ahlâk

Allah Resûlü’nün kılıcı üzerinde şu ibâreler yazılı idi:
“Sana zulmedeni affet, seninle ilgilenmeyen akrabana yardım et, sana kötülük yapana iyilikle mukabele et, aleyhine de olsa doğruyu söyle.”

Hazret-i Huzeyfe’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Efendimiz buyuruyor:
“«İnsanlar iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, şayet zulmederlerse biz de zulmederiz.» diyerek şahsiyetsiz olmayınız! Lâkin siz, insanlar iyilik yaparsa iyilik yapmaya; kötülük yaparlarsa kötülükle mukabele etmemeye kendinizi alıştırınız.” (Tirmizî, Birr, 63/2007)

Bir başka hadisinde ise şöyle buyurur:
“Kardeşinin uğradığı felâketi sevinçle karşılama! Allah onu rahmetiyle kurtarır da seni derde mübtelâ kılar.” (Tirmizî, Kıyâmet 54/2506)

Son söz olarak diyebiliriz ki, Peygamber ahlâkı; sadece bireylerin süsü değil, toplumların temeli, devletlerin bekası ve medeniyetlerin de özüdür. Onun gösterdiği bu ahlâkî ufku hayatımıza taşımak, bugün hepimizin en büyük vazifesidir.

Yazarın Diğer Yazıları