
Tarihsel süreçte Müslümanları etkisizleştirme ve parçalama gayretleri
Prof. Dr. M. Salih GEÇİT
Bu yazıda tarihsel süreçte İslam dünyasına yönelik bazı iç ve dış müdahaleleri, özellikle masonluk ve oryantalizmin etkilerini ele alacağız.
Öncelikle kadim tarihlerden başlayarak bütün dinleri, milletleri, toplumları, mezhepleri, partileri, aşiretleri, kısaca herkesi yozlaştırmak, bozmak, zayıflatmak, parçalamak, yok etmek için gizli ve sinsi metotlar kullanan, dünyayı tamamen eline geçirip kendisinden başkasına yönetme hakkı, idare etme salahiyeti, egemen olma fırsatı tanımayan masonluk teşkilatından bahsedelim.
Masonluk teşkilatının dünya genelindeki etkisi, özellikle siyasi, ekonomik ve dini alanlarda güçlü bir şekilde varlık gösterdiği herkes tarafından bilinmektedir. Bunlarla birlikte çalışan diğer bir teşkilat daha vardır. Onlar hakkında da elimizde birçok bilgi vardır: Bu teşkilat da masonluğun dinsiz ve mezhepsiz görüntüsüne perde olan, onun yüzsüzlüğünü kapatan misyonerlik perdesi ve misyonerlik maskesidir.
Şu bir gerçektir ki, masonlar ve misyonerler farklı kimliklerle, İslam dünyasında faaliyet göstermekte ve toplumu yönlendirme çabalarını en yoğun ve en etkin şekilde sürdürmektedir.
İslam toplumlarındaki iç kargaşayı körüklemek için İslam’ın ve Müslümanların tarihteki yayılış ve hakimiyetinden rahatsızlık duyan güçlerin günümüzdeki kalıntıları, hizmetine aldıkları bazı Müslüman evlatlarını da kullanarak çeşitli stratejiler izlemekte, İslam’ı ve İslam dünyasını Müslümanların evladının eliyle yıkmaya çalışmaktadırlar. Bu güçler, Arapları, Türkleri Kürtleri, Farsları ev diğer Müslüman milletleri birbirine kırdırma, birbirlerini öldürmeleri için silah temin etme ve birbirleriyle amansız çatışmalara girmeleri için gizli örgütler kurma gibi yöntemlerle Müslümanlar arasında fitne yaratmaya çalışmışlardır. Ayrıca, ekonomik manipülasyonlarla toplumda huzursuzluk yaratma çabaları da söz konusu olmuştur.
Yahudi ve Hristiyan din adamlarının, özellikle Hazreti Muhammed döneminde ve sonrasında İslam toplumlarına karşı yürüttükleri çeşitli faaliyetler tarihin o noktasında kalmamış, günümüze kadar devam eden bir sürece dönüşmüştür. Bu çerçevede çağımızda eskisinden daha fazla fitne, fesat ve manipülasyonlarının sürdürüldüğüne şahit olmaktayız. Siyasi, idari, sosyal açından olduğu gibi ekonomik alanda da bu grupların tefecilik ve stokçuluk gibi faaliyetlerle toplumda yolsuzluk, hırsızlık, adaletsizlik fikrini oluşturduğu görülmektedir. Böylece Müslümanları birbirine karşı güvensiz hale getirip psikolojik bunalımlara da neden olmaktadırlar.
İslam tarihinde çeşitli fitne ve fesat hareketlerinin nasıl şekillendiği, bunların toplum üzerindeki olumsuz etkileri ve onlara karşı nasıl başa çıkılmaya çalışıldığına dair bir genel bakış sunmak istersek ana hatlarıyla şu maddeleri sıralayabiliriz:
1. Medine Dönemi: Peygamber Efendimiz (sav), Medine'de ilk olarak cami ve medrese kurmuş, aynı zamanda nüfus sayımı yaparak anayasa hazırlamıştır. Ayrıca ekonomik istikrarı sağlamak için bir pazar kurarak iktisadi manipülasyonları engellemeye çalışmıştır. Münafıklar ve onların desteklediği gruplar, bu dönemdeki en büyük tehditlerden birini oluşturmuştur. Bu durum Mekke ve Medine’deki müşrikleri, münafıkları, Yahudileri ve Hıristiyanları rahatsız etmiştir. Bunun neticesinde Siyer ve Meğazi kitaplarında adı geçen gazveler ve seriyyeler yapılmak zorunda kalınmıştır.
2. Dahili Fitne ve Savaşlar: Müslümanlar arasındaki iç karışıklıklar, özellikle münafıklar ve diğer dışsal unsurların etkisiyle büyümüştür. Beni Nadir, Beni Kureyza gibi Yahudi kabilelerinin desteklediği gruplar, Peygamber Efendimizin hayatında büyük zorluklara yol açmıştır. Ayrıca, Hazreti Ali ve diğer sahabeler arasındaki Cemel ve Sıffin savaşları, fitnenin somut örnekleridir. Bunların neticesinde ümmet ilk dönemde sarsılmış ve günümüze kadar devam eden sancılar yaşamıştır.
3. Hariciler ve Bid’at Mezhepleri: Hariciler, İslam'ın ilk yıllarındaki en büyük fitne unsurlarından biri olmuş ve özellikle Hazreti Ali döneminde büyük sorunlar yaratmıştır. Ayrıca, İslam'ın daha sonraki dönemlerinde, özellikle Abbâsî ve Emevî dönemlerinde, çeşitli sapık mezheplerin ve aşırı yorumların ortaya çıkması, İslam toplumunda bölünmelere yol açmıştır. Bunların sancıları da hala devam etmektedir.
4. Hasan Sabbah ve Haşhaşiler: Selçuklu dönemiyle ilgili olarak Hasan Sabbah'ın kurduğu Haşhaşiler, İslam dünyasında terörizm ve suikastlarla tanınmıştır. Bu grup, özellikle güçlü İslam hükümdarlarını hedef alarak büyük fitnelere yol açmıştır. Birçok büyük alimi katletmiş, İslam toplumunda onarılamaz yaralar açmışlardır. Özellikle, Fatımiler'in İsmaili öğretilerini yaymak için kurdukları eğitim kurumları ve bu akıma karşı mücadele eden Sünni alimler, İslam dünyasında önemli bir ilmi çatışma yaratmıştır. Bu durumun neticesinde, Nizamiye Medreseleri gibi kurumlardan yararlanarak Sünni inancın güçlendirilmesi hedeflenmiştir.
5. Mehdilik, Peygamberlik ve İlahlık İddiaları: Tarih boyunca, bazı gruplar peygamberlik ve ilahlık iddialarında bulunmuş, hatta kendi dinlerini ve kitaplarını uydurmuşlardır. Bu durum, İslam toplumunda büyük bir karışıklığa yol açmış ve dinin temel öğretilerinin yanlış anlaşılmasına sebep olmuştur.
6. Modern Zamanlarda Dini Manipülasyonlar: Günümüzde bazı grupların, dini metinleri ve öğretileri kendi çıkarlarına göre yorumlayarak, helal ve haram kavramlarını belirsizleştirmeleri ve İslam'ın özünden sapmaları, dini değerlerin karmaşıklaşmasına neden olmuştur. Bunların yabancı merkezler tarafından fonlanarak teknoloji ve sosyal medya gücünü aktif şekilde kullanmaları sayesinde Müslüman nesilleri kaybetme tehlikesi ile baş başa kalmış durumdayız.
Bu saydıklarımızın dışında daha birçok madde ekleyebiliriz. Hepsi de İslam ümmetinin büyük bir saldırı karşısından olduğunu göstermektedir. Böyle bir durumda biz Müslümanların birbirimizle uğraşması, paramparça olup birbirimizi tekfir etmesi, İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmek anlamına gelmektedir. İçinde bulunduğumuz bu fitne ve ateş sarmalında yapacağımız tek şey şudur: Teferruat seviyesindeki ihtilaflarımızı bir tarafa bırakıp esaslar üzerinde birleşmeli, birbirimize sarf ettiğimiz enerjimizi dinimizi, ümmetimizi, ülkelerimizi yıkma ve yok etme gayretindeki karşıtlarımıza karşı harcamalıyız. Unutmayalım birlikte kuvvet, ayrılıktan azap doğar. Buyurun tek ve bir ümmet çatısı altında kardeşçe yaşayalım.