Prof. Dr. M. Salih GEÇİT

İslam İlim Mirası ve Modernist Müdahaleler

Prof. Dr. M. Salih GEÇİT

İslam’ın bin dört yüz yıllık ilmî mirasını tartışmaya açarak Batı’dan gelen modernist bakış açılarını İslam dünyasında ve İslami ilimler alanında hakim kılmaya çalışanlar, geçmiş ilmi mirasımız konusunda temelsiz ama iddialı tezler ileri sürmüşlerdir. Bu oryantalizm etkisindeki farklı bakış açıları, İslam kültürünü ve bilimsel mirasını yavaş yavaş devre dışı bırakıp Batı’nın geliştirdiği bazı yeni argumanlara dayanarak yeni bir din anlayış geliştirip İslam dinini, Kur'an'ı ve İslami ilimleri modern bilim anlayışına ve çağdaş bilim anlayışında etkin olan pozitivist ve rasyonalist düşünce sistemine entegre etmeye çalışmaktadırlar.

Bu entegrasyonun esas manası şudur: Batılı düşünürler İslam bilimlerinin sabit kurallarına müdahale etmekte ve bunları esnetmeye, değiştirmeye, hafifletmeye çalışmaktadır. Bunun sonucunda, İslam’ın sağlam temelleri sarsılmakta, evrensel ve geçerli ilkeler yerini esnek ve tarihsel bir anlayışa bırakmaktadır.

Batılı düşünülerekden etkilenen Modernist müslüman düşünürler de aynı yöntemi takip ederek İslam’ın klasik ilimlerini günümüz koşullarına uydurmak amacıyla, İslam’ın temel ilkelerini değiştirme çabası içindedirler. Bu konuda medyatik akademisyenlerin konuşmalarını biraz tahkik ve tedkik ettiğimizde meseleyi derhal kavrama imkanı buluyoruz.

Ancak, bu tür yaklaşımlar sadece İslam ilimlerinin sağlam temellerini yıkmakla kalmaz, aynı zamanda dinin özünü zayıflatır ve toplumda yanlış bir anlayışın yerleşmesine yol açar. İslam’daki bilimsel miras, tarihsel ve kültürel bağlamdan çıkarılarak Batı bilim anlayışlarıyla harmanlanmaya çalışıldığında esasında bilimsel ve akademik gelişme değil, tahrif, tebdil, tağyir ve yozlaştırma meydana gelir. Bu çerçevede düşülen hataları, daha doğrusu üstlenilen cinayetleri bir kaç başlık altında özetlemek mümkündür:

1. İslam’ın Sabit Kurallarının Değiştirilmesi:

İslam’ın temel kurallarının ve sabit ilkelerinin modernist akımlar tarafından değiştirilmeye çalışılması gerçeği son yıllardaki medyatik dini tartışmalarda kolaylıkla anlaşılmaktadır.  İslam'da sabit olan kurallar, belirli bir zaman dilimine ve kültüre bağlı olmaksızın geçerli olan hükümleri ifade eder. Ancak, modernist yaklaşımlar bu sabit kuralları değiştirmeyi ve esnek hale getirmeyi amaçlamaktadırlar. Bu tür değişiklikler, İslam’ın temel öğelerinin tahrif edilmesine neden olabilir.
Özellikle İslam’ın dinî ve ilmî yapısındaki sabit kurallar, İslam toplumlarının güvenli bir şekilde dini değerlerini koruyabilmeleri için önemlidir. Örneğin, İslam’ın ibadetlere ve İtikadi kurallarına dair belirlediği sabit kurallar, dinin özüdür ve bunlar tarihsel koşullardan bağımsızdır. Zaman ve mekanın değişmesiyle değişiklik kabul etmeyecek derecededir. Alımlerimiz buna zarurat-ı diniyye yani itikadat ve tabbudilik adı vermişlerdir.  
Ancak modernist düşünürler, bu kuralları tarihsel bağlama yerleştirerek, onları güncel şartlara uyumlu hale getirmeye çalışmaktadırlar. Bu durum, dinin özgünlüğüne zarar verir.

2. Fıkıh, Hadis ve Tefsir Usûlleri Üzerindeki Müdahaleler:

Fıkıh, hadis ve tefsir usûlleri 14 asırlık ilmi mirasımızın sosyal sigortası gibi ilmi çalışmaların sağlam temeller üzerine kurulmasını ve sağlam bir metodolojiye bağlı kalarak muteber ilmi çalışmalar yapılmasını sağlamıştır. Bu, bir açıdan İslami ilimlerde meşruiyetin ölçüsü mesabesindedir. Ancak son yıllarda bu ittifak edilen usul ve esaslara aykırı şekillerde dini ilimlere yapılan müdahaleler yüzünden gençlerin ve ilim talebelerinin kafası karma karışık hale gelmiştir. Örneğin Fıkıh ilmi Usulü Fıkıh ilmini kullanarak, İslam’ın hukuk ilmi olarak, namaz, oruç, hac ve diğer ibadetlere dair genel geçer uygulamaları ortaya koyar. Bu kuralların tatbikinden ibadet ve muamelat ile ilgili hükümleri sağlam şekilde tespit etme imkânı sağlar. Modernist akımlar buna değer vermeyerek, fıkhın bu sabit kurallarını zamanla sistemsiz ve metosuz bir şekilde batıdan kaynakli pozitivist ve rasyonalist bilim anlayışıyla uyumlu hale getirmeye çalışmaktadırlar. Bununla İslam hukukunu geliştirme gayretinde bulunurken farkında olmadan İslam hukukunun temellerine zarar vermektedirler. Aynı şekilde, hadislerin ve tefsirlerin tarihsel yorumları da günümüze uyarlanırken, bu metinlerin orijinal anlamları zayıflatılmaktadır.
Hadislerde geçen bazı öğretiler, özellikle tıbbi tedavi yöntemlerine ya da uzay bilimleri ve diğer çağdaş bilim dallarına dair açıklamalar, Batılı düşünürler ve modernistler tarafından, bilimsel bulgularla ilişkilendirilerek farklı şekilde yorumlanmaktadır. Ancak, İslam alimleri bu hadisleri, o dönemin şartlarında geçen bir tedavi veya anlama yöntemi olarak değerlendirirken, modernistlerin bu tür açıklamaları dini kuralların dışında, bilimsel bir bağlama oturtma çabaları, dini ve ilmî anlayışları çarpıtmaktadır.

3. Mutlak ve Mukayyet Hükümler Arasındaki Fark:

İslam’ın ilmi yapısındaki mutlak ve mukayyet hükümler arasındaki fark da önemli bir konudur. Mutlak hükümler, her zaman geçerli olan, herhangi bir zaman ve mekâna bağlı olmayan ilkelerdir. Mukayyet hükümler ise, belirli şartlar altında geçerli olan kurallardır. Modernist akımlar, mutlak hükümleri tarihsel bir bağlama sokarak, bunları değişken ve özel hale getirmeye çalışmaktadırlar. Bu yaklaşım, İslam’ın evrensel öğretilerine zarar verir ve toplumun dinî anlayışını yanlış yönlendirebilir.
Özellikle, mutlak hükümler üzerinde yapılan değişiklikler, dini inançları ve pratikleri olumsuz etkileyebilir. Bu tür yaklaşımlar, İslam’ın temel öğretilerini yeniden şekillendirmeye ve yorumlamaya çalışırken, onların özünden sapılmasına neden olabilir. İslam’ın temel kurallarını tarihsel ve geçici olarak görmek, dinin evrensel doğrularını göz ardı etmek anlamına gelir.

4. İslam’ın İbadet Kuralları Üzerindeki Değişiklikler:

Namaz, oruç ve diğer ibadetlerle ilgili kuralların da modernist yaklaşımlar tarafından esnetilmeye çalışıldığına şahit olmaktayız. Örneğin namazın Arapça dışındaki dillerde kılınması, Hac ibadetinin yılın her mevsimine yayılması, Oruçla ilgilidir yeni müdahaleler, miras ve aile hukuku konusunda hümanist ve feminist yaşam tarzına uygun entegre etme gayretleri bu bağlamda değerlendirilebilir. Özellikle taabbudi olarak kabul edilmeyen ve bugüne kadar bütün alimler tarafından değişiklik alanı dışında tutulan ibadetlerle ilgili kurallar, İslam’ın ibadet sisteminin bütün zaman ve mekanlarda geçerliliği ve değişmezliği konusunda son derece önemlidir. Modernist akımlar, bu kuralları tarihsel bir perspektife indirgemekte ve dinin özünü değiştirmeye çalışmaktadırlar.
İslam’daki ibadet şekilleri, temizlik ve necaset kuralları, ittifak edilen muamelat kısmı aslında her dönemde geçerli olan ve herkes için bağlayıcı olan evrensel kurallardır. Ancak, modernist düşünürler, bu kuralları şartlara göre esnetmekte ve zamanla uyumlu hale getirmeye çalışmaktadırlar. Bu tür bir yaklaşım, dinin sabit ilkelerinin yok sayılması anlamına gelir ve sonuçta yanlış anlamaların ortaya çıkmasına yol açar.

5. İslam İnanışları ve Eleştiriler:

İslam'ın temel inançlarına dair yapılan eleştiriler, bazı kişilerin Kuran'ın hükümlerine veya Peygamber'in öğretilerine karşı çıkmalarını içeriyor. Örneğin, bazıları Peygamber'in Kuran'ı tefsir ederken kendi görüşlerini eklediğini ve Kuran'daki bazı ifadelerin, Peygamber'in çevresindeki Arap kültüründen ve Yahudi etkilerinden beslenmiş olabileceğini iddia ediyorlar. Bu tür yaklaşımlar, Kuran'ın ilahi bir kaynak olarak kabul edilmesine karşı bir eleştiri olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, Kuran'daki bazı hükümlerinin modern toplumla uyumsuz olduğu ileri sürülmektedir.
Kuran'ın tertibi yani düzeni hakkında yapılan açıklamalar da önemli bir yer tutuyor. Kuran’ın bazı surelerinin Mekke'de ve Medine'de nazil olduğu, ancak her bir surenin birincil anlamının ve tarihsel bağlamının doğru şekilde anlaşılmasının önemli olduğu ifade ediliyor. Kuran'daki surelerin tarihsel ve coğrafi bağlamda nasıl farklılaştığı ve bazı surelerin özellikle Mekke'de ve Medine'de inen ayetlerin farklı anlamlar taşıdığı tartışılmaktadır. Kuran’ın düzeni, ahlaki ve hukukî ilkelerin nasıl şekillendiği üzerine farklı mezheplerin bakış açıları bulunmaktadır. Ancak bu tartışmalar Kurandaki hükümlerin artık bizi bağlamayacağı, bedevi Arapları medenileştirmek için yararlı olduğu, ama çağdaş insanı terbiye ve idare etme açısından artık yetersiz olduğu, bu itibarla çağımızda bağlayıcı olmadığı gibi iddialara mesned yapılmaktadır. Bu tür sonuçlar esasında dinden kopmanın alametidir.

6. Modernizm ve Klasik İslam Anlayışına Müdahaleler:

Modernizmin İslam'a yönelik müdahaleleri türlü şekillerde cereyan etmektedir. Bu müdahaleler, İslam'ın geleneksel öğretilerini sorgulayan ve onları daha çağdaş bir hale getirmeye çalışan bir akım olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak bu, İslam’ın özünden sapmak anlamına gelebilir. Bazı modernistler, İslam’ın sabit kurallarını değiştirmeyi, onları günümüzün koşullarına uydurmayı hedefleseler de, bu tür değişiklikler İslam’ın özünü tehdit edebilir. Bu açıdan değişken ve içtihadı olan durumların yanında sabiteleri dokunulmaz hale getirmek ve onlara dokunmamak, hatta dokundurtmamak gerekmektedir.

7. Modernist Yaklaşımlar ve Kuran'ın Sıralaması:

Modernist bir yaklaşımın İslam'ın geleneksel bilim ve kültür mirasından uzaklaşmayı amaçladığı ifade edilmektedir. Bu akımlar, özellikle Kuran’ın indirilme sırasının yeniden düzenlenmesi gerektiğini savunmakta ve bununla birlikte İslam'ın ilk dönemlerinde oluşturulan temel kültür ve bilim birikiminin göz ardı edilmesinin tehlikelerine dikkat çekilmektedir. Bu tür girişimler, geçmişteki 14 asırlık birikimi yok sayarak, İslam'ın özünü tehdit edebilecek bir yaklaşım olarak görülmektedir.

Buraya kadarki açıklamalardan sonra bir neticeye gitmek istersek su önemli hususlara değinme ihtiyacı hissetmekteyiz:

İslam’ın doğru anlaşılabilmesi ve öğretisinin yanlış bir şekilde aktarılmaması gerektiği izahtan varestedir. İslam’ın temel inançları, yalnızca tarihsel bağlamı dikkate alarak değil, evrensel ilkeler ışığında doğru bir şekilde anlaşılmalıdır. Bu bağlamda, kişisel yorumlar ve modernist bakış açıları, dinî öğretilerin özünü değiştirecek şekillere götürülmemelidir.

14 asırlık İslam kültürünün ve bilim mirasının temelinin çok sağlam olduğunu biliyoruz. Ancak modernist akımların bunu tehdit ettiğini de görmekteyiz. İslam alimlerinin oluşturduğu dini sistem ve felsefi miras, zaman içinde şekillenmiş ve pek çok mezhep ve düşünürün katkılarıyla zenginleşmiştir. Bu birikim, günümüz araştırmacıları tarafından yok sayılmakta ve bazıları, İslam’ın temel öğretilerini tamamen değiştirmeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. Bu, bir yandan kültürel bir kopuşa yol açarken, diğer yandan kadim ilmi mirasımızin heder edilerek "tekerleği yeniden icad ermek" gibi süreci yeni baştan ibtidaî noktaya götürüp abes yere eskiyi yeniden keşfetme, geliştirilmiş ilimleri yeniden geliştirme gibi beyhude ve abes bir girişime sebep olmaktadır.

Böyle bir hataya düşmekten kurtulmak için dikkat edilecek durumlardan birisi de Kuran’ın nüzul sırasına ve tarihsel bağlamına bakmakla birlikte Hz. Peygamberin son ve kamil uygulamalarına dayanmak gerekmektedir.
Kuran ayetlerinin nazil olduğu dönemler, ayetlerin anlamlarını doğru bir şekilde kavrayabilmek için kritik öneme sahiptir. Bu bağlamda, ayetlerin hangi dönemde ve hangi şartlar altında indiğinin bilinmesi, o ayetlerin mesajlarını doğru bir şekilde anlamak için gereklidir. Ancak, Kuran’ın sırasıyla ilgili yapılan bu tür çalışmalara dair fikir ayrılıkları ve tarihsel bağlamın doğru bir şekilde gözlemlenmesi gerektiği de malumdur. Bu durumda Hz. Peygamber Efendimizin hadisleri ve sünneti bizim için vazgeçilmez bir ölçüdür. Hem Kur'an'ın bütünlüğünü, genel muhtevasını nazarı itibara almak zorundayız, hem de Sünnete dayanmak zorundayız. Aksi taktirde kişisel kanaat ve ihtimallere ve kısır tartışmalara mahkum kalırız.

Sonuç olarak şunları tekrarlamak isteriz: Geleneksel ve kadim İslam anlayışını savunan müslümanlar ile  modernizm anlayışlara entegre edilmiş bir ılımlı İslam anlayışına sahip olanlar arasında günümüzde sert tartışmalar, zamanla derin çatışmalara sebep olmaktadır.
Modernist yaklaşımların İslam’ın geleneksel öğretilerini değiştirmeyi hedeflediğini ve bu durumun tarihsel bir çelişki oluşturduğunu söylemek zorundayız. Modernistler, İslam’ın klasik öğretilerine karşı çıkarak, Kuran’ın farklı bir biçimde anlaşılması gerektiğini savunsalar da, bu tür değişikliklerin İslam’ın özünden sapmaya yol açtığını deizm ve ateizmin ivme göstermesinden açık şekilde anlamaktayız.

İslam modern çağda nazil olan bir din olmadığına göre, İslam’ın doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için, geçmişten gelen kadim birikiminin korunması gerekmektedir. Bu da andak alimlerin beyan ettiği gibi Kuran, Sünnet, İcma ve Kıyas delillerine bağlı tefsir usulü, hadis usulü, fıkıh usulüne uygun bir metodolojiye dayanarak başları anlamaya çalışmaktan geçer.

Bundan çıkarılacak sonuç da şudur:

İslam’ın doğru anlaşılabilmesi ve öğretisinin yanlış bir şekilde aktarılmaması gerektiği izahtan varestedir. İslam’ın temel inançları, yalnızca tarihsel bağlamı dikkate alarak değil, evrensel ilkeler ışığında doğru bir şekilde anlaşılmalıdır. Bu bağlamda, kişisel yorumlar ve modernist bakış açıları, dinî öğretilerin özünü değiştirecek şekillere götürülmemelidir.

Yazarın Diğer Yazıları