
Cahiliye Devri Arabistan Toplumu İle Çağımız Batı Dünyasında Kadın Mağduriyeti (5)
Prof. Dr. M. Salih GEÇİT
1. Cahiliyye Devri Kadın Giysisinde Cinsiyet İstismarı
Cahiliyye devrinde kadın istismarının bir yönü de giysi alanında cereyan etmekteydi. Giysilerdeki teşhircilik ve provokasyon hem erkeklerin kadınları, hem de bazen kadınların erkekleri istismara alet etmeye veya çekmeye yöneldiklerini göstermektedir. Bu bağlamda cahiliye dönemi giysi kültürüne dair bilgiler aşağıdaki maddelerde özetlenmiştir:
İslâm dini gelmeden önce cahiliye döneminin kadınlarının giyinme tarzı şöyle idi:
a. Arap kadınları başlarına bir örtü koyarlardı. Bu örtünün iki uçlarını, iki omuzlarının arasından arkaya doğru sarkıtırlardı. Böylece boyunları, gerdanları ve göğüslerinin bir kısmını açıkta bırakırlardı.
b. Giydikleri entarinin ön kısmı göğüslerinin yarısına kadar açık olurdu. Böylece göğüslerinin bir kısmı açık kaldığından dolayı görülürdü.
c. Giydikleri giysiler vücuda tam yapışırdı. Böylece vücut hatları belli olurdu.
d. Göğüslerini büyük göstermek ve dikkat çekmek için bezlerle sıkıştırırlar yukarıya kaldırmaya çalışırlardı. Böylece dikkat çekmiş olurlardı.
e. Giydikleri entarileri yırtmaçlı olurdu. Böylece bacak ve baldırlarını teşhir ederlerdi.
f. Ayaklarına halhal denilen zilli bir âlet takarlardı. Bu âlet adım attıkça şık şık veya tak tak ederdi. Bu şıkırtılar ses çıkardıkça erkekler bir kadın geçtiğini anlarlar, şıkırtının geldiği tarafa dönerler, geçenin yürüyüşüne dikkat kesilirlerdi. Böylece erkeğin dikkatini çekerek yürüyen kadınlar anonim bir zevk metaı olurdu.
Kısacası Cahiliyye devrinde kadın çıplaklık, teşhircilik, zevk ve meta unsuruna dönüşmüştü.
Kur’an-ı Kerim bir taraftan teberrüc adını verdiği çıplaklığı yasaklayarak, diğer taraftan kırıtarak konuşma ve halhal sesleri çıkarma türünden dikkat çekici tavır ve davranışları yasaklayarak, bir başka taraftan da başörtüsü ve hicab ayetiyle örtünmeyi emrederek bu tür davranışları kaldırmıştır.
Bu konudaki en açık ayet de şudur: “Cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. / Cahiliye teberrücü gibi teberrüc etmeyin.”
2. Cahiliyye Döneminde Kadınla İlgili Diğer Adetler
Cahiliyyenin kadınlarla ilgili alçaltıcı ve istismarcı durumunu iyice anlamak için Hz. Aişe’nin şu rivayetini de zikretmek gerekmektedir:
“Hz. Aişe (r.a) bana anlattı ki: Cahiliye devrinde dört çeşit nikâh mevcuttu: Bunlardan biri, bugün (dinimizin meşru kıldığı ve) herkesçe tatbik edilen nikâhtır: Kişi kişiden kızını veya velisi bulunduğu kızı ister, mehrini verir, sonra onunla evlenirdi. Diğer bir nikâh çeşidi şöyleydi: Kişi, hanımı hayızdan temizlenince, "Falancaya git, ondan hamilelik talep et" der ve hanımını ona gönderirdi. Kadının o yabancı erkekten hamile kaldığı anlaşılıncaya kadar, kocası ondan uzak durur, temasta bulunmazdı. O adamdan hamileliği açıklık kazanınca, zevcesi dilerse onunla zevciyat muamelelerine başlardı. Bu nikâh çeşidine asaletli bir evlat elde etmek için başvurulurdu. İşte bu nikâha nikahu'l-istihza denirdi. Diğer bir nikâh çeşidi şöyleydi: On kişiden az bir grup toplanır, bir kadının yanına girerler ve hepsi de ona temasta bulunurdu. Kadın hamile kalıp doğum yaparsa, doğumdan birkaç gün sonra, kadın onlara haber salar, hepsini çağırırdı. Hiçbiri bu davete icabet etmekten kaçınamaz, kadının yanına gelirdi. Kadın onlara: "Hadisenizi hatırlamış olmalısınız. İşte şimdi doğum yaptım. Ey falan çocuk senindir" der, çocuğu bunlardan dilediğine nisbet ederdi. Adamın buna itiraz etmeye hakkı yoktu. Diğer dördüncü nikâh çeşidi şöyleydi: Çok sayıda insan toplanıp bir kadının yanına girerlerdi. Kadın gelenlerden hiçbirine itiraz edemezdi. Bu kadınlar fahişe idi. Kapılarının üzerine bayraklar dikerlerdi. Bu kadınlarla temas arzu eden herkes bunların yanına girebilirdi. Bunlardan biri hamile kaldığı takdirde, çocuğunu doğurduğu zaman, o adamlar kadının yanında toplanırlar ve kaifler çağırırlardı. Kaifler bu çocuğun, onlardan hangisine ait olduğunu söylerse nesebini ona dâhil ederlerdi. Çocuk da ona nisbet edilir, onun çocuğu diye çağrılırdı. O kimse bunu reddedemezdi. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hak ile gönderilince, bütün cahiliye nikâhlarını yasakladı, sadece insanların bugün tatbik etmekte olduğu nikâhı bıraktı.”
Son olarak cahiliyede başka bir uygulamayı da arz etmek gerekmektedir. Buna göre cahiliye devrinde bir kadın kızı tarafından aynı şahısla evlenebiliyordu. Örneğin Medineli şair Kays b. el-Hatim, İkrab binti Muaz isimli kadınla evlenmiş, onunla evli iken bu kadının başka bir adamdan olan kızı Havva binti Yezid’i, yani üvey kızını da bir nikâh altında cem’ etmişti.
Cahiliyye döneminde kadınla ilgili adetleri özet halinde sunduğumuzda şu tablo ortaya çıkmaktadır: İslâm'dan önce Araplarda kadın mirastan mahrum idi. Kendisi bir nevi mal sayılıp nikâh, normal satım akdi gibi yapılırdı. Geçici bir zaman için evlenmek âdeti vardı. Birden fazla kocaya ve "lavira" muamelesine bile rastlanmaktaydı. Şöyle ki câhiliyye devrinde kadınlar hakkında çeşitli muâmeleler yapılırdı:
a) Kadın için nişan (hıtbe) yapılır; söz kesildikten sonra nikâh kıyılırdı.
b) Kadının yanına devamlı olarak birisi gelir gider, çocuk olur, kadın "bu çocuk filandan" der ve ona nikâhlanırdı.
c) Kadın birçok erkekle münasebette bulunur, çocuk olunca hangisinden olduğunu söylerse ona nikâhlanırdı. Böyle kadına "mukasseme" denirdi.
d) Kadın hayızdan temizlenince kocası, "filân asil kişiye git, onunla yat" der ve ondan hamile kalıncaya kadar kocası onunla yatmazdı (nikâh-ı istibda').
e) İki kişi karılarıyla değişik olarak yatarlardı (nikâh-ı bedel).
f) Bir bedel karşılığında bir kadını bir gün bir hafta gibi muayyen bir zaman için almak (nikâh-ı müt'a) âdeti vardı.
g) Gizli dost tutmak; böyle kadınlara "müttehizâtu'l-ahdân" denirdi. Bunun mukabili açıkça zinâ eden kadınlardı (zevânî, müsâfihât). Câhiliyye devri arapları gizli zinâyı normal görür, fakat açık zinâyı çirkin sayarlardı.
h) On kişiden az bir grubun anlaşarak bir kadından istifade etmeleri. Kadın çocuk doğurunca bunları çağırır, "yaptığınız işi bilirsiniz" der ve hangisini severse "çocuk senindir" diyerek onu çocuğu kabule mecbur ederdi.
i) Bazı fâhişeler, kapılarının üstüne bir bayrak asar ve isteyen bunlarla zinâ ederdi. Çocuk doğunca bir kaif (fizyonomi ve iz bilgini) çağırılır, çocuğun babasını o tayin ederdi. Şu da var ki bu fahişe kadınlar hep câriyelerdi, hür kadınlar zinâ etmezdi.
j) Arapların "lavira"ya benzer bir işleri daha vardı. Babalarının bıraktığı kadınları yani üvey annelerini alırlardı. Birisi karısını boşar veya vefat ederse büyük oğlu, isterse elbisesini üvey annesinin üzerine atardı; istemezse kardeşlerinden biri, yeni bir mehir ile onu alırdı. Bu harekette bulunanlara "dıyzen" denirdi.
Sonuç:
İşte buraya kadar naklettiklerimizden anlaşıldığı gibi kadının bir mal ve eşya gibi değerlendirilmiş olması, bir başka açıdan cinsel zevk ve eğlence unsuru olarak kabul edilmesi nedeniyle yukarıdaki yanlış uygulamalar icad edilerek zamanla mer’ȋ uygulama niteliğini kazanmıştır. Cahiliyye döneminde yerleşmiş ve kökleşmiş olan bu tür adetleri birden bire kaldırmak mümkün olmadığı için Hz. Peygamber tedric metodunu kullanarak telkin, tekrar ve ısrar yoluyla insanları bilinçlendirmeye ve bu uygulamaları teker teker ortadan kaldırmaya muvaffak olmuştur. Cahiliye dönemindeki bu uygulamalar ile günümüz uygulamaları arasında bir karşılaştırma yaptığımız zaman, bir çok konuda benzer, hatta aynı durumda olduğumuzu görmekteyiz. İş bu kadarı ile de kalmamakta, günümüzde açıklık, çıplaklık, teşhircilik, metres hayatı, istismar, taciz, tecavüz, beyaz kadın ticareti, pornografi, erotizm ve daha başka konularda hem cahiliye dönemi, hem de bütün insanlık tarihini geride bırakacak rezaletlere şahit olduğumuz da bir gerçektir. Bu konuda fertlerin, ailelerin, toplumların, devletlerin yapması gereken bir çok tedbir vardır. Bu tedbirlerin alınmaması durumunda Semud, Ad, Lut kavimleri gibi helak olacağımız unutulmamalıdır. İnsanlık şeref, haysiyet, namus, iffet, edeb, fazilet, erdemi kaybettikçe elbette ki çökecek, maddi anlamdaki lüks ve gelişmişlik onları kurtarmaya yetmeyecektir. Buna işaret eden Kâf Süresindeki şu iki ayetle yazımızı bitirelim:
"Bunlardan önce nice nesilleri helâk ettik; bunlardan daha güçlü idiler, yeryüzünü dolaştılar. Ama kaçıp kurtulacak yer ne mümkün/bulamadılar?"
"Elbette bunda dinleyen/kalbi olan, ya da şahit olarak, anlamaya çalışan/kulak veren kimse için bir öğüt vardır." (Kaf Suresi, 36,37. Ayet).
KAYNAKLAR:
* Fatımatuzzehra Kamacı, Hz. Peygamber Devrinde Kadınların Süslenmesi, İnkılab Yayınları, 2012, s. 28-40.
* https://www.milligazete.com.tr/haber/822820/cahiliye-kadini-nasil-giyinirdi.
* Nur, 31, 60; Ahzab, 59.
* Ahzab sûresi 33/33.
* Buhari, Nikâh 36, Ebu Davud, Talak 33, (3272)
* Ateş, Örf ve Adetler, s. 310.