
CAHİLİYE DEVRİ ARABİSTAN TOPLUMU İLE ÇAĞIMIZ BATI DÜNYASINDA KADIN MAĞDURİYETİ (1)
Prof. Dr. M. Salih GEÇİT
Cahiliye dönemi kadının mağdur olduğu bir çağ olarak biliniyor. Modern dönem de kadının bir çok hakkına kavuştuğu ve değer kazandığı bir çağ olarak lanse ediliyor. Acaba gerçekten durum anlatıldığı gibi midir? Biz bu başlık altında sunacağımız yazı dizisinde iki çağ hakkında bir karşılaştırma yapacağız. Böylece bir yanlış algıyı düzeltmeye çalışacağız.
1. İslam’a Göre Kadının Değer ve Şerefi:
İslam dini kadına değer veren bir dindir. Geçmiş din ve kültürlerin kadın hakkındaki müktesebatını yeniden değerlendirip onların eksikliklerini gideren, aşırılıklarını törpüleyen, onların hak mağduriyetlerine sebep olan uygulamalarını kaldırıp hak adı altında kadını sömürü ve istismar aracı haline getirmek isteyenlerin emellerine sınır koyan teorik ve pratik hükümler getirmiştir.
Bu sebeple çağımız şartları açısından hareket edip İslam’ın kadın hakkındaki emir ve yasaklarını, prensip ve uygulamalarını, hüküm ve talimatlarını mutedil bir muvazeneden geçirmeyenler birçok defa haksız yargılarda bulunmaktadırlar. Buna karşın İslâm’ın kadınla ilgili naslarını çağının kültürüne uyarlamaya çalışanların çoğu da vaziyeti kurtarma adına durumu daha da kötüye götürmekte, kadın haklarını ihkak-ı hak türünde kabul etme adına bu sefer ilahi hitabın kurduğu ölçülü düzeni dengesiz bir sisteme doğru bozmaktadırlar.
İslam anlayışına göre kadın Allah’ın kendisine tanıdığı yapısal özellikler açısından ana, zevce, bacı/kızkardeş (hemşire)dir. Ancak zamanla insanlar kadını bu yüce değerden düşürerek köle/cariye, savaş esiri, cinsel istismar mağduru, ev ve çarşı işlerinde hizmetçi haline getirmiş, bu vasıfları bir de hukuki formata yahut kanuni meşruiyete dayandırmışlardır. Bunun neticesinde sınırsız kadınla evlenme, kadını fuhuş ve eğlence metaı olarak kullanma, savaşlarda tehdit unsuru veya şantaj malzemesi olarak öne sürme yahut bazı gayr-ı meşru ticaret alanlarında kazancı arttırma aparatı olarak kadınlar karşı cinsin şehvet ve hırsına peşkeş çekme aracı haline getirilmiştir. İşte bu noktada İslam’ın söz konusu bozulmayı kademeli bir şekilde ıslah etme programını uyguladığını görmekteyiz.
Asırların taşlaşmış çirkef uygulamalarını kaldırmak, bu tür gayr-ı meşru temeller üzerine inşa edilen kurum ve kuruluşları, bu kurum ve kuruluşlara dayandırılan topluluk ve toplumları da tedirgin edip büyük sallantılara maruz bırakacağından, dolayısıyla oldukça büyük sosyal hadiselere sebep olacağından dolayı İslam dini kadınla ilgili ıslah programını birkaç merhale ve döneme yaymış ve uzun vadeye yaydırılmış sakin bir tedavi usul ve üslubu takip etmiştir.
Bu nedenle karşımıza şu dönemler çıkmıştır:
a. Mekke Dönemi: Müdafaa ve Tekrim Dönemi
b. Medine Dönemi: Terfi ve Tahkim Dönemi
c. Peygamber Sonrası Dönem: Tekmil ve Tarihe Yayma Dönemi
İşte bu üç dönemde kadınla ilgili yasal değişiklikler yapılmış, eski uygulamalar gözden geçirilerek bazı uygulamalar kaldırılmış, bazıları sonradan kaldırılmak üzere rafta bırakılmış, bazıları tashih edilmiş, bazı konularda da yeni hükümler ve uygulamalar getirilmiştir. İşte Kur’an’da ve Sünnette geçen hükümleri bu açıdan değerlendirdiğimiz ve sağlıklı bir tasnife tabi tuttuğumuz zaman konuyla ilgili itiraz ve şüphelerin esasında haksız ve gereksiz olduğu da anlaşılacaktır. Hatta bazı çevrelerce iddia edilen ve ileri sürülen konu ve itirazların aksine İslam’ın kadını çok düşük bir konumdan çıkarıp çok yüksek bir makama getirdiği, kerem, şeref, namus, haysiyet, ar, hayâ, değer ve kıymet açısından ölüme mahkûm utanç vesilesi bir varlık olma statüsünden çıkarıp adeta kadını bir abide olarak insanlığa tanıttığı görülecektir.
İlginçtir utanç vesilesi olarak görüldüğünden daha çocuk yaşta kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir toplumda 23 sene içerisinde Hz. Hatice, Hz. Aişe, Hz. Fatıma, Hz. Sümeyye, Hz. Ümmü Talha ve daha birçok kadın kahramanlar yetiştiren bir toplum inşa edilmiştir. Örneğin Hz. Muhammed kadınların hediye edildiği bir toplumda kadına hediyeler vermiş, ganimet olarak dağıtılan bir meta iken kendilerine ganimet payı ayırarak toplum içinde hak sahibi mevkiye getirmiştir. Bu nedenle adının anılmasından utanılan bir dönemde kadının adını, künyesini, lakabını anarak iltifat etmiş, kadınlara hakaret ve sövgülerin yapıldığı bir zamanda onlara latifeler yaparak toplum nazarında değerli olduklarını hissettirmiş, erkeklerle birlikte yahut erkeklerden ayrı olarak vaaz ve hitabe zamanları tahsis ederek onları toplumsal, siyasal, dinsel, ahlaki ve hukuki meselelere muhatab kabul etmiş, devlet başkanı ve peygamber sıfatıyla sırdaş, danışman, hüküm ve karar müşaviri olarak kabul etmiştir.
Bunun neticesinde oluşan İslâm toplumunda kadın evlerinde ziyaret edilerek, önemli devlet işlerinde sefere ve savaşa götürülerek, cenaze merasimlerine katılarak ve taziyeleri yapılarak, bazı resmi görevler uhdelerine verilmek suretiyle büyük bir statüye elde etmiştir.
İslam’ın kadın hakkındaki reformlarını anlayabilmek için öncelikle cahiliye döneminde kadınla ilgili anlayış ve uygulamaları iyice araştırmak gerekmektedir. Ayrıca kadın haklarının en üst seviyede tanındığı iddia edilen çağdaş batı medeniyetinin geldiği noktada kadını mağdur bırakan uygulamaları da İslâmȋ açıdan iyi bir analizden geçirmek gerekmektedir. Bu nedenle biz bu yazı dizisinde bir kaç ana başlık altında konuyu ele alacak, daha sonra genel sonuçlar çıkaracağız.
Simiden takip etmeyi unutmayın diyor, teşekkür ediyorum.