Prof. Dr. Faruk Kaya

İnsan, nasıl bir varlıktır?

Prof. Dr. Faruk Kaya

“İnsan nedir?” sorusu, sadece filozofların, din âlimlerinin ya da psikologların değil, her düşünen zihnin bir gün mutlaka karşısına çıkan, kaçınılmaz bir sorudur. Sokağın ortasında bir çöp kutusunu tekmeleyen bir çocuğu gördüğümüzde de, bir annenin çocuğuna sarılışına şahit olduğumuzda da aynı soruyu içten içe fısıldar zihnimiz: İnsan, nasıl bir varlıktır?

Bu sorunun cevabını ararken tarih boyunca pek çok düşünür farklı pencerelerden baktı insana. Platon, ruhun idealar dünyasına yönelmiş olduğunu savunurken, onun insan tanımı ruhun gerçeklik arayışı üzerine kuruludur (Platon, Devlet). Aristoteles ise insanı "zoon politikon" (politik hayvan) olarak tanımlayarak, insanın sosyal yapısını ve akıl sahibi oluşunu vurgulamıştır (Aristoteles, Politika). Descartes, insanı akıl temelinde ele alarak "Cogito, ergo sum" (Düşünüyorum, öyleyse varım) ifadesiyle varoluşun düşünceye dayandığını belirtmiştir (Descartes, Meditasyonlar).

 Ama insan sadece akıldan mı ibaret?

İslam düşünürlerine bakıldığında, insanın yaratılışına dair derin bir bakış açısı vardır. İslam düşüncesinde insan, "ahlaki sorumluluk" ve "hür irade" kavramları etrafında şekillenir. İslam'da insan, Allah tarafından en mükemmel şekilde yaratılmıştır: "Biz insanı en güzel biçimde yarattık" (Tin, 95:4). Ancak bu yaratılışın anlamı sadece fiziksel değil, aynı zamanda manevi bir sorumluluğu da içerir. Farabi, insanın mutluluğa ancak akıl ve hikmetle ulaşabileceğini savunur (Farabi, Mutluluğun Kazanılması). İbn Sina ise insanı nefs-i natıka (düşünen nefis) kavramıyla akıl ve ruhun uyumunu öne çıkarır (İbn Sina, Kitâbu'n-Nefs). İbn Arabi ise insanın içsel yolculuğunda kalbin saflaştırılmasını ve ilahi ışığa ulaşmayı hedefler (İbn Arabi, Fütûhâtü'l-Mekkiyye).

İbn Rüşd, akıl yürütme yetisini insanın en büyük erdemi olarak kabul eder ve felsefi düşüncenin insanın ruhsal gelişimi için zaruri olduğunu belirtir (İbn Rüşd, Tehâfütü't-Tehâfüt). Bediüzzaman Said Nursî’ye göre insan, sadece düşünen değil, aynı zamanda hisseden, arayan, dua eden, aczini ve fakrını bilen bir varlıktır. Bu haliyle insan, kâinatın bir özeti gibidir: "İnsan, küçük bir kâinat; kâinat ise büyük bir insandır" (Nursî, Sözler).

Kur’an-ı Kerim, insanı “yeryüzünde halife” olarak tanımlar: "Hani Rabbin meleklere, 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti" (Bakara, 2:30). Bu, basitçe bir liderlik değil; sorumlulukla bezenmiş bir temsil makamıdır. İnsan, yeryüzünde iyilikle kötülük arasında bir tercih yapabilecek iradeye sahiptir. Kalbiyle hisseder, aklıyla seçer, ruhuyla yön bulur. Fakat aynı Kur’an, insanın "çok zalim ve çok cahil" olabileceğini de bildirir: "Gerçekten insan, çok zalim ve çok cahildir" (Ahzab, 33:72). Hayvanla melek arasında orta bir mertebede yaratılan insan, potansiyel olarak Âlâ-yı illiyyîn’e(en yüce makama) de çıkabilir, Esfel-i sâfilîn’e (en aşağı mertebeye) de düşebilir.

Bunun en çarpıcı örneği Gazze’de yaşanan insanlık dramıdır. Dünyadaki vicdanların sınavı haline gelen Gazze ve Gazeliler, her gün bombalar altında açlık, yokluk, sefalet içinde ve insanlık onuruna yakışmayacak bir şekilde ölümle burun buruna yaşadıkları halde zulme karşı sergiledikleri direniş, sabır, adalet, merhamet ve Allah’a olan teslimiyetleriyle tüm insanlığa hem İslam’ın özünü en saf haliyle yansıtmakta hem de insanlığın en yüce makama nasıl çıktığını göstermektedir. Diğer taraftan tarihte eşi görülmemiş bu zulmü ve soykırımı işleyenler, destek verenler, göz yumanlar ve insanlıktan nasibini almamışlar ise insanın Esfel-i sâfilîn’e yani hem ahlaki hem de manevi açıdan en alt seviyeye nasıl düştüğünün en bariz örnekleridir.

“İnsan nedir?” sorusu, aslında her bireyin kendine dönerek sorması gereken bir sorudur. Cevabı kitaplarda değil, insanın kendi tavırlarında, niyetlerinde ve davranışlarında saklıdır. İyi insan olmak; ahlak, vicdan ve merhametle yoğrulmuş bir duruştur. Kötü insan olmak ise sadece başkalarına zarar vermek değil, kendi iç sesini yani vicdanını susturmakla başlar.

Gazze'deki insanlık dışı zulme karşı, dini veya etnik kimliğine bakmadan, vicdanlarının sesiyle hareket eden; bu soykırıma karşı direnen, boykot yapan ve insanlığın onurunusavunan tüm vicdanlı insanlara selam olsun..

Yazarın Diğer Yazıları