Prof. Dr. Faruk Kaya

Coğrafi İşaretli Ağrı Geven Balı

Prof. Dr. Faruk Kaya

Türkiye’nin en yüksek zirvesine ev sahipliği yapan Ağrı, çoğu zaman sert iklimi, uzun kışları ve ulaşım zorluklarıyla anılır. Oysa bu coğrafya; bozulmamış doğası, yüksek rakımlı yaylaları, zengin bitki örtüsü ve kadim üretim kültürüyle aynı zamanda müstesna imkânlar da sunmaktadır. Bu imkânların somutlaştığı en nitelikli yerel ürünlerden biri ise Coğrafi İşaretli Ağrı Geven Balıdır.

Ağrı Geven Balı, yüksek rakım koşullarında, geven (Astragalus) bitkisinin baskın olduğu zengin bir florada üretilmektedir. Kekik, papatya, yayla çiçekleri ve dağ çaylarıyla desteklenen bu çeşitlilik, balın kendine özgü aromasına ve kimyasal özelliklerine doğrudan yansımaktadır. Rengi, kıvamı ve boğazda bıraktığı hafif yanma hissi, bu ürünü benzerlerinden ayıran başlıca niteliklerdir. Yapılan analizler, nem oranı, prolin miktarı ve fenolik bileşenler bakımından Ağrı Geven Balı’nın yüksek kalite sınıfında yer aldığını ortaya koymaktadır. Bu özgünlük, ürünün coğrafi işaret tescili almasıyla hukuki bir zemine de kavuşmuştur. Ağrı İli Arı Yetiştiricileri Birliğinin girişimleriyle Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescillenen bu ürün, artık yalnızca bir tarımsal üretim unsuru değil; Ağrı’nın adıyla özdeşleşmiş, korunması ve doğru yönetilmesi icap eden yerel bir markadır.

Ne var ki, coğrafi işaret tescili tek başına kâfi değildir. Bugün Ağrı’da coğrafi işaretli bir bal bulunmasına rağmen, Ağrı Geven Balı’nın menşe amblemiyle, denetimli ve görünür biçimde sunulduğu satış noktalarının yok denecek kadar az olması mühim bir eksikliktir. Oysa kentin işlek caddeleri, otogarı, havaalanı ve turizm potansiyeli taşıyan alanları; bu ürünün vitrine çıkarılabileceği en stratejik mecralardır. Bir kente gelen ziyaretçinin, o kente özgü ürüne kolayca ulaşamaması, markalaşma açısından ciddi bir kayıptır.

Ağrı’da bal üretimi yıllara göre değişkenlik göstermekle birlikte, son yıllarda il genelinde üretimin yaklaşık 280–330 ton aralığında seyrettiği görülmektedir. TÜİK verilerine göre, coğrafi işaretin alındığı 2022 yılında  arıcılık faaliyeti yapan işletme sayısı 298 iken, 2023’te 319’a yükselmiş, ancak 2024 yılında 290’a gerilemiştir. Benzer bir dalgalanma arılı kovan sayısında da dikkat çekmektedir. Nitekim 2022’de 26.245 olan arılı kovan sayısı, 2023’te 28.004’e çıkmış, 2024’te ise 26.944’e düşmüştür. Bu veriler, Ağrı’da arıcılığın önemli bir ekonomik faaliyet olmasına rağmen, üretimin henüz istikrarlı ve planlı bir büyüme seyrine kavuşamadığını göstermektedir. Bununla birlikte doğal çevre koşulları dikkate alındığında, mevcut üretim hacminin orta vadede artırılabilmesi için ciddi bir potansiyelin var olduğu da açıktır.

Mezkûr tablo, 2022 yılında coğrafi işaret tescili alan Bingöl Balı ile yapılan karşılaştırmada daha berrak biçimde görülmektedir. Bingöl’de tescilin ardından markalaşma istikametinde kurumsal adımların atıldığı; bal işleme ve paketleme tesislerinin kurulduğu ve ürünün ortak bir kimlik altında sunulmasına yönelik çabaların başlatıldığı görülmektedir. Ayrıca Bingöl Balı, dijital ortamda oluşturulan tanıtım kanalları aracılığıyla üretim alanları, flora özellikleri ve kalite standartlarıyla birlikte kamuoyuna daha görünür hâle getirilmiştir. Bu yönüyle Bingöl örneği, coğrafi işaretin organizasyon, tanıtım ve marka algısı üzerinden nasıl değerlendirilebileceğini göstermektedir.

Ağrı’da ise benzer bir tesisleşme ve dijital tanıtım altyapısının henüz teşekkül etmemiş olması, Geven Balı’nın coğrafi işaret potansiyelinin sahaya yeterince yansıtılamamasına neden olmaktadır. Oysa mevcut üretim kapasitesi ve doğal çevre avantajları dikkate alındığında, Ağrı Geven Balı’nın da coğrafi işaretle birlikte denetim, pazarlama, tanıtım ve örgütlenme politikalarıyla desteklenmesi, ürünü gerçek anlamda katma değerli bir marka hâline getirebilecek temel adım olacaktır.

Bu üretim yapısı içerisinde sevindirici gelişmelerden biri de, yerli arıcıların arıcılık faaliyetlerine olan ilgisinin mütemadiyen artmasıdır. Bu bağlamda, kamuoyunda “Ağrı’nın balcı ablası” olarak bilinen Suzan Sürmeli, uzun yıllardır kendi ürettiği balları kentin en görünür noktalarından birinde doğrudan tüketiciyle buluşturmanın yanı sıra, Türkiye’nin farklı illerinden gelen talepleri de kargo yoluyla karşılayarak Ağrı balının il dışından da düzenli talep gördüğünü somut biçimde ortaya koymaktadır. İsimleri bal ile özdeşleşen ve bu işi büyük ölçüde bireysel gayretlerle sürdüren az sayıdaki yerli ve gezginci arıcının varlığı da bu tabloyu tamamlayan önemli bir unsurdur. Ancak bireysel çabaların kalıcı ve sürdürülebilir bir kalkınma modeline tahvil edilebilmesi için kurumsal destekle ikmal edilmesi gerekmektedir.

Ağrı; coğrafi açıdan bazı dezavantajlara sahip olmakla birlikte, sürdürülebilir kalkınmaya katkı sunabilecek pek çok avantaja ve potansiyele de sahiptir. Buna rağmen kent, uzun yıllardır yoğun göç veren ve gelişmişlik göstergelerinde ülke sıralamasının alt basamaklarında yer alan bir tabloyla anılmaktadır. Oysa bu durum bir kader değildir. Çoğu zaman coğrafyayı, iklimi ya da uzaklığı gerekçe göstererek; aslında planlama eksikliğimizi, iş birliği yoksunluğumuzu ve ertelemeyi alışkanlık hâline getiren yaklaşımımızı perdelemeye çalışıyoruz. Ağrı’nın gerçek ihtiyacı, sahip olduğu potansiyeli fark etmekten ziyade, onu birlikte ve kararlılıkla hayata geçirebilmektir. Arıcılığın desteklenmesinde ölçülü, planlı ve süreklilik arz eden politikaların hayata geçirilmesi, hem üreticinin önünü görmesini sağlayacak hem de coğrafi işaretli ürünlerin gerçek değerine ulaşmasına katkı sunacaktır

Ağrı Geven Balı bu açıdan yalnızca bir tarımsal ürün değil; doğru yönetildiğinde istihdam üreten, göçü azaltan, yerel ekonomiyi canlandıran ve kente özgüven kazandıran bir kalkınma vasıtasıdır. Bu değeri muhafaza etmek kadar, büyütmek de hepimizin mesuliyetidir.

Çünkü bazı şehirler geri kaldıkları için göç verir; bazıları ise potansiyellerini ertelemeyi alışkanlık hâline getirdikleri için.

Yazarın Diğer Yazıları