
Büyük Zirveye Büyük Plan Gerek
Prof. Dr. Faruk Kaya
Tarih, inanç, efsane ve doğa; hepsi Ağrı Dağı’nda iç içe geçmiş hâlde bir araya gelir. Sadece Türkiye’nin değil, insanlık tarihinin ortak hafızasında da derin izler taşıyan bu görkemli dağ, 5137 metrelik zirvesiyle dört mevsim karla örtülü bir anıt gibi yükselirken, Nuh’un Gemisi’ne ev sahipliği yaptığına dair kadim inançlarla kutsal bir anlam da kazanmıştır. Sümer'den Babil'e, Grek'ten Çin'e kadar farklı medeniyetlerin tufan anlatılarında yer bulan bu dağ, semavi dinlerin metinlerinde de anılarak evrensel bir sembole dönüşmüştür. Ancak bu benzersiz tarihî ve kültürel mirasa rağmen, Ağrı Dağı hâlâ kapsamlı, bütüncül ve sürdürülebilir bir turizm planlamasına kavuşamamıştır. Günümüzde yalnızca dağcıların ve sınırlı sayıda bilim insanının ilgisine mazhar olan bu kadim dağın potansiyeli, çok daha geniş kitlelere hitap edecek şekilde değerlendirilmelidir. Dağcılık ve trekking gibi doğa sporlarının yanı sıra inanç, kültür ve doğa temelli turizm dallarının da gelişmesi ancak güçlü bir altyapı ve vizyoner bir yaklaşım ile mümkün olabilir. Artık zaman; sadece coğrafi değil, aynı zamanda kültürel, tarihî ve inançsal bir merkez olan Ağrı Dağı için nitelikli, uygulanabilir ve çok paydaşlı bir “master plan” ortaya koyma zamanıdır.
Geçmişte Ağrı Dağı için turizm master planı hazırlanması yönünde çeşitli girişimlerde bulunulmuş; hatta bu amaçla resmi düzeyde bir ihale de gerçekleştirilmiştir. Ancak ihaleyi üstlenen firmanın sahaya inmeden, daha önce yayımlanmış akademik metinleri ve internet kaynaklarını derleyerek oluşturduğu rapor, bilimsel içerikten uzak, yüzeysel ve masa başında üretilmiş bir tanıtım kataloğu düzeyinde kalmıştır. Ne özgün analizler yapılmış ne de yerel gerçeklikler dikkate alınmıştır. Bu nedenle hazırlanan rapor, sahayı bilen uzmanların hazırladığı rapor neticesinde ilgili kurumlarca yerinde bir kararla iptal edilmiştir. Zira turizm master planı; belirli bir bölgenin doğal, kültürel, tarihi ve sosyoekonomik özellikleri dikkate alınarak uzun vadeli ve sürdürülebilir bir turizm gelişimi sağlamak amacıyla hazırlanan; altyapı, çevresel koruma, mekânsal planlama, yatırım, pazarlama, insan kaynakları, yönetişim ve finansman gibi tüm bileşenleri kapsayan stratejik ve bütüncül planlama dokümanıdır.
Ne yazık ki benzer bir durumun bugün de yaşanma ihtimali endişe vericidir. Hâlihazırda yürütülen planlama süreci, içerik ve yöntem itibariyle uygulamadan uzak, sahadan kopuk ve konunun çok katmanlı doğasına yeterince nüfuz edemeyen bir görüntü sergilemektedir. Planın; yalnızca masa başında, kısıtlı kaynaklara dayanarak ve alan uzmanlığından yoksun şekilde şekillenmesi, iyi niyetle yürütülse dahi zaman ve kamu kaynağı açısından ciddi bir israf riskini beraberinde getirmektedir. Bu noktada asıl önemli olan; geçmişte yaşanan eksikliklerden ders çıkarılarak, benzer bir akıbetin tekrar etmesinin önüne geçilmesidir. Ağrı Dağı gibi hem coğrafi hem kültürel hem de inançsal bakımdan yüksek temsiliyet gücüne sahip stratejik bir alan için hazırlanacak plan, çok daha derinlikli, disiplinler arası ve sahaya dayalı bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Aksi hâlde, tarihî bir fırsatın heba edilmesi ve bu eşsiz mirasın geleceğe hakkıyla taşınamaması gibi telafisi güç sonuçlar doğabilir.
Oysa bugün elimizde geçmişe kıyasla çok daha güçlü imkânlar ve güvenli bir zemin bulunmaktadır. Terörsüz Türkiye süreciyle birlikte bölge artık yatırım açısından erişilebilir, istikrarlı ve güvenli bir yapıya kavuşmuştur. Bu yeni atmosfer doğru okunmalı; sürdürülebilir, bilimsel, uygulanabilir ve çok disiplinli bir planlama süreci bir an önce başlatılmalıdır. Bu vizyonu hayata geçirecek temel araç ise; nitelikli, uygulanabilir ve çok paydaşlı bir Turizm Master Planı’dır. Hazırlanacak bu yeni planın çerçevesi, yalnızca turizme değil, aynı zamanda bölgesel kalkınmaya katkı sunacak başlıkları içermelidir. Örneğin;
Yaz ve kış sporları: Alp kayağı, snowboard, kar raftingi, golf, dağ yürüyüşü, planör ve yamaç paraşütü gibi doğa sporlarıyla dört mevsim turizm,
Konaklama ve altyapı yatırımları: Dağ otelleri, spa merkezleri, apart konaklamalar, eğlence parkları, ulaşım altyapısı,
Kültürel projeler: Nuh’un Gemisi Panoramik Müzesi, açık hava tarih parkları, arkeoloji ve etnografya müzeleri,
Kurumsal yapı ve tanıtım merkezleri: Danışma ofisleri, interaktif bilgilendirme platformları,
Yerel halkın aktif katılımı: Gençlerin eğitimi, kooperatifleşme, yerel girişimcilere destek programları vb. gibi daha birçok başlık plan çerçevesinde değerlendirilebilir.
Bu ve benzeri etkinlikler için arazinin uygun olup olmadığı veya nerede ne yapılabileceği ancak sahada belirtilen konularda uzman profesyonel ekiplerce ve planlı bir zaman dilimi içinde hazırlanabilir. Bu sayede Ağrı Dağı ve çevresi yalnızca bir turizm destinasyonu değil, bölgesel kalkınmanın itici gücü hâline gelebilir. Nitekim Japonya’daki Fuji Dağı, İsviçre Alpleri veya ABD’deki Rocky Dağları örnekleri; doğa ve inanç turizminin çevreye zarar vermeden kalkınma motoruna nasıl dönüştürülebileceğini bizlere açıkça göstermektedir. Türkiye’de de Erciyes Dağı’nda yapılan profesyonel planlama, bir dağın çevresini nasıl dönüştürebileceğine dair güçlü bir örnek teşkil etmektedir.
Umudumuz odur ki, Nuh’un Gemisi’yle özdeşleşen ve dünya çapında marka değeri olan Ağrı Dağı, hak ettiği bilimsel, kültürel ve turistik değere; sürdürülebilir bir master planla kavuşur ve insanlığın ortak mirası olarak gelecek kuşaklara aktarılır.