
ŞAH MAT!
Mehmet Ali Sezer
Hadi biraz siyaset yapalım.
Türkiye'nin günümüz siyaseti Ünlü İtalyan Yazar Mario Mazzanti'nin okuduğum ŞAH MAT adlı eserini hatırlattı bana…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayı ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısı sonrası PKK kendini feshetti.
Vatan'a ve millete hayırlı uğurlu olsun.
Makro açıdan bakıldığında, yani topyekün bir şekilde bakıldığında, elbette mükemmel bir durum. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yine talimatı doğrultusunda Ağrı ve ilçelerinin her tarafına Türk bayrakları asıldı; harika bir atmosfer…
Türkiye'yi bir elmanın iki yarısı gibi doğu-batı olarak ayırdılar yıllardan beri.
Örneğin, Ağrı'dan bir vatandaş uzak şehirlerden birine, Niğde, Manisa, Aydın, Kütahya gibi herhangi bir yere inşaatlarda çalışmak için gittiğinde, oradaki herhangi bir vatandaşın kendisine ilk sorduğu soru şu: "Nerelisin?" Hemen ardından cevap geliyor: "Ağrılıyım." Bu cevabı alan kişi ya artık başka bir soruyu sormuyor ya da sessizliğe bürünüyor. Neden? Çünkü muhabbet edecek başka bir şey yoktu. Çünkü konuşacağı bir başka durum yoktu. Çünkü karşısındaki kişi Ağrı'nın ücra bir köşesinden gelmiş.
Karşılıklı olarak oradaki insanlar, oradaki insanlara karşı, diğer taraftaki insanlar ise şu taraftaki insanlara karşı bir algı ile beslendi.
Türkiye'de %5'lik bir kesim var ki, Türkiye'nin bölünmesinden, parçalanmasından yana. Kendileriyle zıt fikirleri besleyen karşı taraftaki zihniyetin de %5'i diyor ki, "Kürt yoktur, olamaz; olsa bile susmalıdır, konuşmamalıdır." O %5'lik kesim o taraftan, %5'lik kesim bu taraftan. İşte bu %10'luk kesim, geriye kalan %90'lık kesimi yönetiyor ya da yönetmeye talip olduğunu söylüyor.
Ne hayır ondan, ne bereket bundan. İkisine de fırsat verilmemeli. Çünkü çok uç noktalarda yaşıyorlar düşüncelerini.
Türkiye yepyeni bir sürece giriyor. Doğru, bundan sonraki süreç içerisinde bizleri yönetenler, bizim ya da gelecek nesillerimizin nasıl bir Türkiye ile karşılaşacaklarına karar verecekler. Evet, ama hayırlı ve güzel kararlar alınmasını istiyoruz elbette.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklama yaptı: "AK Parti, DEM ve MHP ile birlikte yol yürümeye karar verdik."
Aslında kimsenin aklı almıyor, kimse net bir şekilde anlam da veremiyor. Zaman içerisinde her şeyin değişebileceğinin bir göstergesi, esasında bu açıklama.
Türkiye'de barış ortamının olması için herkesin elini taşın altına koyması gerekir. Kırk yıldan beridir Türkiye'nin bilinen ve en büyük gerçekliği olan bu problemin aşılması ile huzur ortamının tesis edilmesi ve yeni anayasa çalışmalarında herkese eşit, hiç kimsenin hor görülmeyeceği bir hukuki zeminin oluşturulması için kanun yapıcıların sağduyulu bir şekilde davranmaları, vatandaş olarak hepimizin en büyük temennisidir.
Ortalığı bulandırmaya çalışanlar elbette olacaktır. Yani Türkiye'de Türk-Kürt kardeşliği için yapılan çalışmalara çomak sokmak isteyen, "Hadi canım sen de, Türk-Kürt kardeşliği diye bir şey mi olur?" diyen, bunlar zıt iki kutup; onların çatışması gerekiyor ki bizden nemalanalım diyen milyonlarca insan var. Süreci sabote etmeye çalışacak olanlar elbette ortaya çıkacaktır. Herkesin dikkatli olması lazım.
Ortadoğu cayır cayır yanarken, İsrail bir taraftan Gazze'ye, diğer taraftan İran'a saldırırken, 3. Dünya Savaşı'nın fitilinin ateşlendiğinin bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından dile getirilirken, tam da böyle bir atmosferde Türkiye'nin, esasında kendisini topyekün bir şekilde dış saldırılara karşı nasıl savunabilirim şeklinde düşünmesi ve kafayı yorması gerekirken, kendi içindeki farklı kültürlerden gelen etnik grupların (Türk-Kürt gibi) çatışmaları ile zaman ve finansal kaynak harcamaması gerekiyor.
Askerlik zamanı geldiğinde, Ağrı'nın Patnos ilçesinin Dedeli beldesindeki bir delikanlı da askere gidiyor, Muğla'nın Fethiye ilçesinde deniz kenarında büyüyen biri de askere gidiyor. Demek ki vatani sorumluluk zamanı geldiğinde herhangi bir ayrım yok. O nedenle Türkiye'de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde doğup büyümüş bir şekilde Türkiye'deki dört bir tarafa dağılmış vatandaşlara potansiyel bir terörist gözüyle bakılmaması gerekiyor. Bu algının kırılması gerekiyor. Az önce örnek olarak bahsettiğimiz Muğla'nın Fethiye ilçesinde deniz kenarında büyüyen Arda'nın, Ağrı'nın Patnos ilçesinde doğup büyümüş Baran ile ilgili kafasındaki tabuyu kırıp söküp atması gerekiyor. Kardeşlik hukukunun zemininin oluşturulması sadece anayasal düzende değil, aynı şekilde tabanda da oluşturulması gerekiyor; sokaklarda, kahvehanelerde, kıraathanelerde, inşaatlarda, fabrikalarda, dolmuşlarda, duraklarda, otobüslerde her yerde.
Bir olmak zorunda olduğumuzun, aksi takdirde dış devletlerin hedefi haline geldiğimizde çok çabuk bir şekilde onlara yem olacağımızın bilincinin ilkokuldan itibaren anlatılması gerekiyor.
Türkiye'nin yeni girdiği ve önümüzdeki dönemlerde farklı sürprizlerle karşılaşacağımız bir yola girdik artık. Bu yolda ilerlerken, yazımın başında da belirttiğim gibi süreci sabote etmeye çalışacak olanlar elbette ortaya çıkacaktır. Kardeşlik ve barış denildiğinde burnundan soluyan, kaşlarını çatan, "nemalandığımız ekmeğimiz elimizden gidiyor" diye çırpınan insan müsveddeleri milyonlarca var; her yerde karşımıza çıkacaklar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasası ile güvence altına alınmış hür ve eşit vatandaşlık zemininin oluşturulması ile Arda ve Baran karakterlerinin et ile tırnak olduklarının, ayrılmamaları gerektiğinin, birbirimizi hor görmememiz gerektiğinin, bir ve beraber olduktan sonra dış emperyal güçlere karşı çok daha güçlü olacağımızın mutlaka bilinmesi gerekir.
Sosyal medya trolleri çıkıp şimdiden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti, DEM, MHP ile birlikte yol yürüyeceğiz söylemini alıp farklı yerlere koymaya çalışıyor. Bunu hazmedemeyecek olanlar elbette olacaktır. Düşünsenize, 40 yıl boyunca DEM ve MHP ile ilgili bir araya gelemeyecekleri yönünde öyle bir algı vardı ki, bu algı esasında çürütüldü. Önemli olan temelinin sağlam bir şekilde atılması ile çok daha güçlü bir Türkiye için Arda'nın ve Baran'ın kafa kafaya verip ortak paydada buluşmaları ve birbirlerinden başka kimselerinin olmadığını anlamalarıdır.
Türkiye siyasetinde bundan böyle bakalım neler olacak, hep birlikte göreceğiz. AK Parti, DEM, MHP bakalım başlattıkları bu süreç ile neler yapacaklar. Umuyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birlik ve bütünlüğünü tesis etmek ve bunu sonsuza kadar korumak amacıyla güzel çalışmalara imza atacaklar.