Mehmet Ali Sezer

'İşkembenizi Doldurmayın…'

Mehmet Ali Sezer

Lise yıllarında, yatılı kaldığımız okulda yaşı bizden büyük, sözü dinlenir bir büyüğümüz vardı. Her akşam yemeğinde, sofraya oturmadan önce bize nasihat ederdi:
“İşkembenizi fazla doldurmayın.”
O yaşlarda anlamazdık bu sözün derinliğini. Oysa onun derdi, sadece mideyi korumak değildi. Hayatı, ölçülü yaşamak gerektiğini anlatıyordu aslında.

2011 yılında askerliğimi yaparken de duydum bu kelimeyi. Bölük astsubayımız, yemeğini bitiren askerlere şöyle seslenirdi:
“İşkembenizi doldurduysanız nöbete çıkın!”
Yani, görev başlıyor. Vakit tamam. Artık harekete geçme zamanı…

Bugün bu satırları yazarken, aklımda hep o kelime var: İşkembe.

Ama bu yazı ne mide doluluğu ne de sofradaki yemekler üzerine.
Bu yazı, başka bir doluluğu, başka bir taşmayı anlatıyor.
Bu yazı, şişmiş vicdanlar, doymuş iktidarlar ve açlıktan ölen çocuklar hakkında.

Dünyada milyarlarca Müslüman var. Ve bu milyarların büyük kısmı, sözüm ona İslam ülkelerinde yaşıyor. Ancak ne gariptir ki, bu ülkelerde halk sefalet içinde yaşarken, krallar ve prensler hükümranlıklarını saraylarda sürdürüyor. Kimi sakallı, sarıklı şeyhler; kimi uzun entarileriyle halkın üstünde dolaşan yöneticiler… Hepsi servetlerini dış ülkelere kaçırıyor.

Ve sonra iç karışıklık baş gösterdiğinde, bu yöneticiler ya öldürülüyor ya da ilk fırsatta kaçıp gidiyorlar. Arkalarında milyar dolarlık servetler ve yıkılmış halklar bırakarak.

Bu satırları okuyan siz…
Evet, size soruyorum: Evli misiniz? Çocuğunuz var mı?
Varsa, Allah bağışlasın. Yoksa, Allah nasip etsin.

Peki, çocuğunuz gece uykudan önce yatağını hazırladığınızda içiniz rahat mı?
Tuvalete götürdünüz mü? Karnı aç mı diye sordunuz mu?
Sofraya otururken acaba sadece menemen mi var diye homurdandığında kalakaldınız mı?

Çocuğunuz sabah kahvaltıya oturduğunda, “Yine mi bal, yine mi peynir?” diye şikâyet ettiğinde, eliniz kolunuz düştü mü?
Öğle yemeğinde surat asmasın diye türlü yemekler denediniz mi?

Peki ya, sofraya oturup tek lokma yemediğinde, sadece çatalı oradan oraya sürdüğünde…
Yüreğiniz burkuldu mu?

Her şey onun için… Evladınız için…

Ama şimdi hayal edin…
Çocuğunuz gözünüzün önünde hiçbir şey yemediği için eriyor.
Kilo kaybediyor, bitkin düşüyor ve… ölüyor.

Size bakarak, elini karnına götürüp:
“Anne… Açım… Baba… Ne olur bir şey ver.”
diye yalvardığını hayal edebilir misiniz?

Zor değil mi?
Hayal etmek bile yakıyor ciğeri…

Ama işte, Gazze’de bu her gün oluyor.
Evet, her gün.
Siyonist İsrail’in bombaları altında, açlıktan kıvranan çocuklar yaşıyor bunları.
Göz göre göre, bütün dünyanın gözü önünde…

Bir baba...
3 yaşındaki kızının elinde boş bir tabakla yanına gelip:
“Baba açım… Ne olur bana bir şey ver… Ne olur bir şey koy tabağa...”
diye yalvarmasına sadece bakabiliyor.

Anne...
Evladına verecek hiçbir şey bulamayınca, göğe ellerini açıp:
“Allah’ım, çocuğumun canını al da, bu acıyı daha fazla yaşamasın.”
diye dua ediyor.

Evet, yanlış okumadınız.
Çocuğu için ölüme dua eden anneler var bu dünyada.
Ve bu gerçek, bu çağda, bu yüzyılda, şu anda yaşanıyor.

Ağrı’da bir söz vardır:
“Allah evladının derdini göstermesin.”
Ne doğru bir dua... Ne büyük bir temenni...

Ama o dert, şu an Gazze’de her annenin içinde.
Evlatlarının bir tarafı kopmuş, parçalanmış, can çekişiyorlar.
Ya da karnına günlerdir bir lokma girmemiş…

Sadece çocuklar mı?
Hayır… Gençler, yaşlılar, kadınlar… Herkes aynı çığlıkta:
“Açım.”
Evet, tek kelimeyle… Açım.

Bir Gazzelli kadının hikâyesi…

İsrail savaş uçakları akşam vakti evlerinin bulunduğu mahalleyi bombaladığında, kucağında 2,5 aylık bebeğiyle enkaz altında kaldı. Günlerce orada kaldı.
Sütü kalmadı.
Tükürüğünü bebeğinin ağzına koyarak onu yaşatmaya çalıştı.
Ama olmadı.
Bebeği öldü.

Ve bu hikâyeyi anlatırken, ağlamıyordu kadın.
Gülümsüyordu.
Çünkü artık bebeği acı çekmiyordu.
Çünkü artık bebeği aç değildi.
Çünkü artık bebeği melek olmuştu…

Sizin işkembeniz dolu olabilir.
Bizim sofralarımız zengin, evlerimiz sıcak, çocuklarımız tok olabilir.
Ama dünya sadece bizim çevremizden ibaret değil.

Bir lokma ekmeğin duası, bir kaşık yemeğin hayaliyle yaşayanlar var.

Hiçbir şey yapamıyorsanız bile,
Dua edin.
Sadece çocuklar için, sadece anneler için, sadece insanlık için…

İşkembenizi fazla doldurmayın…
Biraz da yüreğinizi doldurun.
Vicdanla.

Çünkü;

Sofralarda göz hakkı bıraktığımız gün, belki Gazze’de bir çocuğun duasında yer alırız.

Yazarın Diğer Yazıları