
Diploma
Mehmet Ali Sezer
Yeter! Bu kadar rezalet, bu kadar kepazelik, bu kadar utanmazlık fazla! Türkiye, tarihinde görülmemiş bir ahlaksızlığın içinde debeleniyor. Üst düzey bürokratların elektronik imzalarını kopyalayıp e-Devlet’e sızan, sahte diploma ve ehliyet üreten bir çete… Adına ne derseniz deyin; bunlar, bu ülkenin güvenini, onurunu, geleceğini çalan hırsızlardır.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dosyasına giren rakamlar mide bulandırıyor: 57 sahte üniversite diploması, 4 sahte lise diploması, 108 sahte ehliyet. Psikoloji, makine mühendisliği, mimarlık, bilgisayar mühendisliği… 250 bin liradan 2,5 milyon liraya kadar satılmış. Ödemeler bazen kripto parayla yapılmış. En tüyler ürpertici olanı mı? 6 Şubat 2023’te depremde hayatını kaybeden avukatların kimlik bilgileri kullanılarak sahte hukuk diplomaları üretilmiş!
Ve bu çetenin başında kim var? Adı sahtecilikle anılmaktan bıkmamış Ziya Kadiroğlu. Daha önce 354 yıl hapis istemiyle yargılanmış, beraat etmiş, tazminat bile almış. Şimdi yine karşımızda. YÖK, MEB, BTK… 14 üniversitenin sistemine sızılmış. Akademik kayıtlar silinmiş, yerine sahte belgeler eklenmiş.
Bu sadece bir yolsuzluk değil, bu ülkenin damarlarına zehir enjekte edilmesidir. Bu sadece bir güvenlik açığı değil, milletin gözünün içine baka baka “Sizin doğrularınız, bizim yalanlarımızın altında ezilir” demektir.
Artık kimse kimseye güvenmiyor! Çocuğunu okula gönderen veli, okul müdürüne ve öğretmene şüpheyle bakıyor. Hastaneye giden hasta, doktorunun gerçekten doktor olduğundan emin değil. İlaç alırken eczacının, oturduğu evi yapan mühendisin, mimarın diplomalarının sahte olup olmadığını sorguluyor. Bu şüphe büyüyecek. Yakında, alnının teriyle alınmış önlisans, lisans, yüksek lisans, doktora, doçentlik ve profesörlük diplomalarına bile kuşkuyla bakılacak.
Düşünün: Bir halı yıkama ustası, sahte psikoloji diplomasıyla danışmanlık yapıyor, seans başına 4.500 TL alıyor. Birisi sahte hukuk diplomasıyla dava dosyası hazırlıyor. Bir başkası sahte mühendislik diplomasıyla bina inşa ediyor. Ve biz bu binaların altında yaşıyoruz!
Bu, sadece bugünün değil, yarının da felaketi. Çünkü bu kepazelik, sadece kurumların değil, toplumun ruhunu çökertiyor. Güven bir kez yıkıldığında, yerine ne koyarsanız koyun tutmaz.
O yüzden lafı eğip bükmeye gerek yok: Bu memlekette sahte diplomalıların cirit attığı, sahtekarların kol gezdiği, namusuyla okuyanların ise itibarsızlaştırıldığı bir düzen var. Ve bu düzen temizlenmezse, yarın mezar taşımızda bile “Diploması sahte miydi?” diye soracaklar.
Çözüm belli: Bu sistemi baştan aşağı yıkıp yeniden kuracaksınız. Biyometrik doğrulama, blockchain tabanlı belge kayıt sistemi, bağımsız ve tarafsız denetim… Başka çare yok! Aksi halde, bundan sonra gittiğiniz hastanede, baktığınız öğretmende, karşınıza çıkan mühendiste, avukatta, hakimde tek bir soru olacak: “Gerçek misin, yoksa bir sahtekar mı?”