Halil Yılmaz

Bilge ile Vali

Halil Yılmaz

Tarihin saklı kalmış eski dönemlerinde, Bilge'nin biri güzel eserler yazıyormuş.
Yazdığı eserler; 
Dünyanın dört bir yanından yüksek rakamlarla alıcı buluyor, şiirleri dilden dile dolaşıyor, halkı mutlu ediyormuş.

Yaşadığı şehre bir gün bir Vali atanmış.
Çiçeği burnunda Vali, kendisine methiyeler dizmeyen Bilge'yi cezalandırmak istemiş, sarayına çağırmış ve demiş ki;

"Kasap kazandığından haftada bir gün halka bedava et dağıtıyor,
Fırıncı kazandığından haftada iki gün halka bedava ekmek veriyor...
Sen ise çok kazanıyor, ama kazancını kimseyle paylaşmıyorsun. Bu cimriliğine sebep seni zindana atıyorum..." demiş.

Bilge sadece,
"Ben bir çakıl taşıyım; ha bir dağın boynunda ha bir zindanın koynunda...
İki kayanın ağir basmak için yarıştığı iki kollu bir terazide, bırak yerimde kalayım!" demiş.

Güç sarhoşu ve aşırı kibirli Vali, Bilge'yi dinlememiş ve onu zindana arttırmış.


O gizli kaynaktan (Bilge'den), gelen para kesilince;
Kasap bedava et dağıtmayı, fırıncı bedava ekmek vermeyi kesmişler...
Halkı mutlu edecek şiirler de yokmuş artık.


Fakir ve mutsuz halk ayaklanmış.
Ülkenin Kralı halkın haklı isyanından haberdar olmuş;
Bilge'yi azat etmiş, Valiyi de zindana atmış.

Bilge ile Vali zindanın koridorunda karşılaşmalar.
Bilge zindandan çıkıyormuş, Vali zindana giriyormuş.

Vali Bilge'yi görünce nefretle;
"Sen azat olsan da hâlâ bir çakıl taşısın, ben mahkum olsam da kayayım..." demiş.

Bilge, Valinin yüzüne acıyarak bakmış.
"İki kayanın ağır basmak için yarıştığı iki kollu bir terazide, ben bir çakıl taşıyım, doğrudur. 
Keşke yerim değiştiğinde, kayalardan birinin hafifleyeceğini ve zindana düşeceğini anlayabilecek kadar âkil olaydın..." demiş.


Ve çıkarken üzgün bir sesle:
"Kuş bile kendisini yükselten kanatları yolmazken,
Seni yükseklere taşıyan kanatlara nefretin neden?" demiş ve eklemiş:

"Allah’ın yarattığı en değerli nimet akıldır,
Aklı kullanmayana, kanat ancak çakıldır!"

(Bu öykü orjinaldir, kaynak belirtmeden alıntı yapılamaz.)

Yazarın Diğer Yazıları