Ahmet Genç

Kraldan daha çok kralcılar…

Ahmet Genç

Bazı şehirlerin sorunları fiziki yetersizliklerden doğar; 

bazı şehirlerinse yükü, insanın insana yaptığıyla ağırlaşır. 

Ağrı, ne yazık ki ikinci gruba daha çok yaklaşıyor. Hayat zaten yeterince zorken, birbirimize çıkardığımız engellerle bu zorluğu daha da çekilmez hâle getiriyoruz.

Hastaneye gidiyorsunuz, sizi muayene edecek olan doktor değil; onun sekreteri sanki hekimin yerine geçiyor. 

Adliyeye gidiyorsunuz, derdinizi anlatacağınız kişi hâkim değil; kalemde çalışan bir görevli size mahkeme kurar gibi davranıyor.

Valiliğe, belediyeye, herhangi bir kuruma uğruyorsunuz, sizi dinlemesi gereken kişi değil; onun gölgesinde çalışan biri size tepeden bakıyor.

Asıl düşündürücü olan ise şudur: Bize bu tavırları reva görenler bizim hemşerimiz, belki de uzaktan akrabamız. 

Aynı pazardan alışveriş yaptığımız, aynı minibüse bindiğimiz, aynı mahallenin çocukları. 

Yani biz bize yapıyoruz bunu. Ağrı’nın kurumlarıyla arasında zaten mesafe var; bir de araya ‘küçük iktidarların’ kibri girince, vatandaş iyice yalnız hissediyor.

Hakkını aramaya gelen biri, daha mahkemeye çıkmadan dosya kaleminde “Sen sus, biz hallederiz” havasıyla karşılaşıyor. 

Doktora derdini anlatmaya gelen biri, önce sekreterin asabi yüz ifadesinden geçmek zorunda kalıyor. Kurumların içindeki kimi görevliler, sahip oldukları yetkiyi değil; etkiyi seviyor. 

Kimi kartvizitine değil, masasının önündeki sıra numarasına hükmetmenin sarhoşluğunu yaşıyor.

Oysa devlet, halk için vardır. 

Kurumlar, millete hizmet etmek için vardır. 

Bir görevli, halkı küçümsemeye başladığında yalnızca vatandaşa değil, devlete de zarar verir. Bu halk, güler yüz bekliyor; anlayış bekliyor.

 Devletin sıcak elini görmek istiyor, soğuk duvarlarını değil.

Unutmayalım: Elinde güç olan herkes, sınanıyor. 

O masa, o makam, o görevler geçici. 

Ancak insanların gönlünde bırakılan izler kalıcı.

Gücü kolaylaştırmak için kullanırsak, şehir yaşanır hâle gelir. 

Ama her köşe başında “Kraldan çok kralcı” biri çıkarsa, kimse nefes alamaz.

Kur’an’da bir öğüt var: “Zorlaştırmayın, kolaylaştırın.” Gelin bu sözü sadece ibadetlerde değil, hayatın her alanında uygulayalım. 

Güler yüzün sadaka sayıldığı bir kültürden geliyoruz. Kimsenin bir başkasına hayatı zehir etmeye hakkı yok.

Bu şehir hepimizin.

Birbirimize saygı duyarsak, bu şehir güzelleşecek.

 Aksi hâlde, hem devlet küçülür, hem toplum kırılır.

Yazarın Diğer Yazıları