Türkiye’nin doğusunda, adeta ülkenin kadim bekçisi gibi duran Ağrı… Sınırda olmanın getirdiği tüm stratejik önemi taşıyan bu şehir, ne yazık ki ulaşım hatları açısından yıllardır geri planda bırakıldı. En acısı da tren yolu eksikliği…
Bir zamanlar tren seslerinin yankılandığı, yaşlıların hâlâ gözleri buğulanarak anlattığı tren yolundan bugün eser yok. Ağrı’nın trenle bağlantısı geçmişin tozlu anılarında kalmış. Yeni kuşak, trenin bu topraklara bir zamanlar uğradığını dahi bilmiyor. Oysa tren, sadece bir ulaşım aracı değil; ticaretin, turizmin, kültürün ve gelişmenin taşıyıcısıdır.
Düşünün… Kuzeyde komşumuz Kars, Doğu Ekspresi sayesinde yalnızca ülke içinde değil, dünyada da adını duyurdu. Bir turizm fenomenine dönüştü.
Güneyimizde Tatvan, benzer bir atılım için hazırlıklara başladı. Turlar organize ediliyor, turizm için yeni bir hat oluşturuluyor. Batımızdaki Erzurum’da Horasan’a kadar yük trenleri işliyor. Yani çevremiz demir ağlarla örülmüşken, Ağrı bu döngünün dışında kalmış durumda.
Halbuki eksik olan çok büyük bir şey değil: Sadece 100 kilometre!
Ağrı’nın bu hatlara entegre olması için gerekli olan mesafe bu kadar kısa. Ve bu mesafenin kapatılması, sadece bir şehir için değil, tüm bölge için büyük bir dönüşüm oluşturur.
Kargo fiyatlarının tavan yaptığı, mazotun her gün zamlandığı bir ekonomide yük trenlerinin Ağrı’ya gelmesi, esnafın derin bir nefes alması anlamına gelir. Vatandaş, ulaşamadığı malzemeye daha uygun fiyata erişir. Ürün göndermek, almak kolaylaşır. Ticaret canlanır, maliyetler düşer.
Üstelik bu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda turizmle de doğrudan ilişkili.
Ağrı; İshak Paşa Sarayı’yla, Tendürek Geçidi’yle, meteor çukuru ve efsaneleriyle, kışın kar sporları, yazın serin havası ve doğal güzellikleriyle turizmde hak ettiği yeri almaya hazır.
Trenle yapılacak kültür turları, Ağrı’nın saklı kalmış potansiyelini ortaya çıkarabilir. Ağrı, Doğu’nun Kapadokyası neden olmasın?
Kamyon ve TIR taşımacılığından yaka silken, kargoya ödeme yapamayan vatandaş için tren yolu; sadece bir ulaşım alternatifi değil, bir umut, bir çıkış yoludur.
Bugün Orta Asya’ya açılan kapı olan Ağrı, bu avantajını tren yoluyla taçlandırmak zorundadır.
Bu bir çılgın proje değil, tam anlamıyla makul, sürdürülebilir, ekonomik ve sosyal faydası yüksek bir hamledir.
Ağrı artık bu sessizliğe son vermeli. Sadece 100 kilometrelik bir eksikliği, yıllardır niye göz ardı ettiğimizi düşünmeli. Ve bu hattı yeniden canlandırmak için sesini daha gür çıkarmalı.
Belki bir tren sesiyle değişir her şey…