• Haberler
  • Gündem
  • Türkiye'de doğurganlık hızındaki düşüş geri dönüşü olmayan sürece mi gidiyor?

Türkiye'de doğurganlık hızındaki düşüş geri dönüşü olmayan sürece mi gidiyor?

Türkiye'de doğurganlık hızı 11 yıldır düşüyor 2024'te 1,48 seviyesine geriledi.

Türkiye’de nüfus artış hızının uzun süredir gerilemesi, ülkenin demografik yapısında köklü değişimlere yol açabileceği endişesini artırıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkan Yardımcısı Furkan Metin, doğurganlık hızında 11 yıldır süren düşüşün yalnızca nüfus artışını yavaşlatmadığını, uzun vadede ülkenin sosyoekonomik dengelerini de etkileyebilecek ciddi sonuçlar doğurabileceğini söyledi.

Metin, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin 1990’lı yıllarda genç bir nüfus yapısına sahip olduğunu hatırlatarak, “Türkiye, 1990'lı yıllarda 20 yaşındaki genç gibiydi. Doğurganlıktaki düşüş bu şekilde devam ederse yaklaşık 40 yıl içerisinde ortanca yaşımız 45'in üzerine çıkabilir. 45 yaşındaki Türkiye'nin enerjisiyle, 1990'lı yıllarda 20-25'li yaşlarda olan Türkiye'nin enerjisi bir olmayacak.” ifadelerini kullandı.

TÜİK verilerine göre Türkiye’nin “toplam doğurganlık hızı”, 2001’de 2,38 düzeyindeyken, 2014’ten itibaren kesintisiz bir düşüş eğilimine girdi. 2014’te 2,19 olan oran, takip eden yıllarda hızla geriledi; 2015’te 2,16, 2016’da 2,11, 2017’de 2,08 ve 2018’de 2 seviyesine indi. 2018’den sonra ise hızın 2’nin altında kaldığı görüldü. 2019’da 1,89, 2020’de 1,77, 2021’de 1,71, 2022’de 1,63 ve 2023’te 1,51’e düşen doğurganlık hızı, 2024 yılı itibarıyla 1,48 olarak kaydedildi. Bu oran, nüfusun kendini yenileyebilmesi için gerekli olan 2,1 seviyesinin oldukça altında.

Uzmanlar, bu gerilemenin devam etmesi halinde Türkiye’nin Avrupa Birliği ortalamasının da altına düşebileceği uyarısında bulunuyor. Metin, Türkiye'nin geçen yıl itibarıyla “çok yaşlı ülkeler” kategorisine girdiğini belirterek, yaşlı nüfus oranının önümüzdeki 25 yılda yüzde 25’in üzerine çıkabileceğini ifade etti.

Düşen doğurganlık hızının sosyal güvenlik sistemine, işgücüne ve bakım hizmetlerine ciddi yük getirebileceğini kaydeden Metin, “Mevcut durumda çok ciddi bir nüfus krizi yaşıyoruz. Doğurganlık hızındaki düşüş 10 yıl daha devam ederse geri dönüşü olmayan bir yola girilebilir.” dedi. Sezaryen oranlarına da dikkat çeken Metin, “Türkiye, sezaryen doğum oranlarında dünyada ilk sırada. İnsanlar hem geç evleniyor hem de doğum şekli nedeniyle ikinci ve üçüncü çocuklarda zorlanıyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

Tek çocuk sahibi olan veya hiç evlenmeyen bireylerin ilerleyen yaşlarda yalnızlık riskiyle karşı karşıya kalabileceğini belirten Metin, yalnız yaşayanların önemli bir bölümünü kadınların oluşturduğunu söyledi:
“Şu anda kapısını çaldığımız her 5 hanenin 1'inde yalnız biri yaşıyor. Bu yalnız yaşayanların da yüzde 35'ini 55 yaş üstü kadınlarımız oluşturuyor.”

Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Deniz Harp Okulu Dekanı Prof. Dr. Cemalettin Şahin de Türkiye’de yaşanan nüfus krizinin yeni olmadığını, yaklaşık 20 yıldır devam eden bir sorun olduğunu belirtti. Geçmişte nüfusun artırılması için devlet politikaları uygulandığını, çok çocuklu ailelerin ödüllendirildiğini hatırlatan Şahin, 1950’lerden sonra nüfusun azaltılmasına yönelik politikaların desteklendiğini anlattı.

Mevcut durumun değişebilmesi için geniş kapsamlı bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu vurgulayan Şahin, “Konut mimarisi yeniden ele alınmalı. 1+1 ve 2+1 evler çocuklar için uygun değil. Eğitim sürelerinin kısaltılması da tartışılmalı. Bu kültürel bir mesele; sadece ekonomik gerekçelerle açıklanamaz.” dedi. Şahin, Türkiye’nin günümüzde tarım ve sanayide ihtiyaç duyduğu işgücünü karşılamakta zorlandığını belirterek, “Topyekun bir seferberlik lazım. Türkiye gittikçe yaşlanan bir ülke.” ifadelerini kullandı.

Karaköse Haber - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
AA

Bakmadan Geçme