Sırrı Süreyya Önder Neden Öldü, Gerçek Ölüm Sebebi Nedir? Sırrı Süreyya Önder Cenaze Töreni Ne Zaman?

Sırrı Süreyya Önder Neden Öldü? Kalp Krizi, Aort Yırtılması ve Gerçek Ölüm Sebebi Açıklandı!

Türkiye onu sadece siyasetten tanımadı. Şiirlerinden, yazılarından, sinema perdesindeki çığlığından ve barış çağrılarından tanıdı. Meclis kürsüsündeki dik duruşu, “sözünü sakınmayan adam” hâli, ona bir ömür boyunca hem sevilmeyi hem de saygı duyulmayı kazandırdı. Ancak 15 Nisan 2025 günü başlayan tıbbi bir kabus, bu çok yönlü yaşamı geri dönmemek üzere gölgeledi. Sırrı Süreyya Önder o gün geçirdiği kalp krizi sonrası hastaneye kaldırıldı, ancak yaşadığı tablo yalnızca bir kalp rahatsızlığından ibaret değildi. Gerçek çok daha karmaşık, çok daha ağırdı...

Aort Diseksiyonu Nedir? Ölümcül Zincirin İlk Halkası
Önder’in yaşadığı kriz, sıradan bir kalp krizi değildi. İstanbul’daki Florence Nightingale Hastanesi’ne getirildiğinde bilinci kapalıydı. Solunumu durmuş, kalbi durmuştu. Yapılan tetkikler, aort diseksiyonu adı verilen ölümcül bir durumu gösteriyordu. Kalpten çıkan ana atardamar olan aortun yırtılmasıyla birlikte kan, damarın duvarı içinde ilerliyor ve ölümle yarış başlıyordu. Bu tabloya tıpta “sessiz katil” deniyor. Önder’in hayatı o andan itibaren, dakikaların bile önem kazandığı bir zaman diliminde askıya alındı.

Bentall Operasyonu ve Yoğun Bakım Savaşı
Tanı konulur konulmaz, Sırrı Süreyya Önder’e acilen Bentall operasyonu yapıldı. Bu ameliyat; aort kapağının ve çıkan aortun değiştirilmesi ve aynı zamanda bir tek damar by-pass müdahalesini içeriyordu. Tıbben çok riskli, hayati derecede zor bir cerrahi müdahale… Önder, ameliyat sonrası yaşam desteği olarak ECMO cihazına bağlandı. Bu, kalbin ve akciğerin işlevini geçici olarak üstlenen bir yaşam desteği sistemi. Ancak bu noktadan sonra mesele sadece kalple sınırlı değildi. Yoğun bakım süreci ilerledikçe, nörolojik hasar derinleşti, organ sistemleri sırayla zayıfladı.

Gerçek Ölüm Sebebi: Çoklu Organ Yetmezliği
Sırrı Süreyya Önder’in hayata veda etmesine yol açan nihai neden, çoklu organ yetmezliği olarak açıklandı. Bu; kalbin durmasıyla başlayan, aort diseksiyonu sonrası geçirilen ağır ameliyatın ardından gelen komplikasyonların zincirleme biçimde tüm hayati sistemleri etkisiz bırakması demekti. Beyin fonksiyonlarından karaciğer ve böbreklere kadar uzanan bir çöküş zinciri... Hastanenin resmi açıklamasında da belirtildiği gibi, sosyal medyada dolaşan “spekülatif” iddiaların aksine, Önder'in vefatı tamamen tıbbi nedenlere dayalı gerçekleşti.

Cenaze Töreni Belirsizliğini Koruyor
3 Mayıs 2025 tarihinde saat 16.10’da hayata gözlerini yuman Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreniyle ilgili kamuoyuna net bir bilgi verilmiş değil. DEM Parti’nin X (Twitter) hesabından yapılan açıklamada, Önder’in barış mücadelesine ve demokrasiye katkısına vurgu yapılarak, anısına sahip çıkılacağı ifade edildi. Ancak, cenaze töreninin tarihi ve yeri konusunda herhangi bir resmi detay paylaşılmadı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başta olmak üzere birçok siyasi isim başsağlığı mesajı yayımladı, ancak cenaze organizasyonuna dair bilgi vermedi.

Sosyal Medyada Yas ve Sessizlik
Vefat haberinin ardından, X platformu adeta bir anma panosuna dönüştü. Binlerce kullanıcı, Sırrı Süreyya Önder’in “kırmadan eleştiren, gülümseyerek direnen” kimliğine atıfla “barış güvercini”, “dürüst muhalif”, “memleketin vicdanı” gibi ifadelerle paylaşım yaptı. Sadece siyaset değil, sanat camiası da yasa boğuldu. Önder’in “Beynelmilel” filmiyle kazandığı Altın Koza ödülü, Meclis’teki etkili konuşmaları ve yazıları, onu tek boyutlu bir figür değil; çok yönlü bir aydın olarak hafızalara kazıdı.

Bir Aydın, Bir Barışçıl, Bir Direnişçi
Sırrı Süreyya Önder, sadece DEM Parti İstanbul Milletvekili ya da TBMM Başkanvekili olarak değil; toplumsal hafızaya kazınmış bir şair, bir senarist, bir sinemacı, bir direniş anlatıcısı olarak iz bıraktı. Siyasi nezaketi, entelektüel derinliği ve halkla kurduğu samimi bağ, ölümünün ardından sadece bir vekilin değil, bir dönemin temsilcisinin yitip gittiği hissini yarattı. Önder’in ardından kalan miras; sadece yazdıkları değil, yaşattıklarıdır.