• Haberler
  • Güncel
  • Parasosyal ilişkiler neden hızla yayılıyor? Dijital çağın görünmez bağı

Parasosyal ilişkiler neden hızla yayılıyor? Dijital çağın görünmez bağı

Cambridge Sözlüğü'nün 'parasosyal' kelimesini yılın sözcüğü ilan etmesi, sosyal medya çağında tek taraflı ilişkilerin toplum üzerindeki psikolojik etkilerini yeniden gündeme taşıdı.

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Psikoloji Bölümü Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. M. Hakan Türkçapar, Cambridge Sözlüğü'nün yılın kelimesi olarak seçtiği “parasosyal” kavramını ve bu kavramın bireysel psikoloji üzerindeki etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.

Parasosyal kavramı, ilk kez 1956 yılında ABD’li sosyologlar Richard Wohl ve Donald Horton tarafından ortaya atıldı. Yunanca “παρά”dan gelen “para-” ön eki “yanında, yakınında, karşısında” gibi anlamlar taşırken, modern dillerde “doğal olmayan, benzer, eşlik eden” gibi anlamlar kazandı. Bu terimin ilişki bağlamında kullanımı ise özellikle ünlüler ile onları hiç tanımayan hayranları arasındaki tek yönlü bağları tarif etmek için benimsendi. Türkçapar, bu ilişkinin bazı durumlarda karşılıklılık hissi uyandırabildiğini; en uç düzeyde ise kişinin karşısındaki yüksek statülü bireyin kendisine âşık olduğuna dair sarsılmaz bir inanç geliştirdiği “De Clerambault sendromuna” kadar uzanabildiğini aktarıyor.

Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla parasosyal ilişki kavramının kapsamı genişledi. Artık yalnızca ünlülerle değil, sosyal medya fenomenleriyle, hatta hiç karşılaşmadığımız yüz binlerce kişiyle tek taraflı ilişkiler kurmak günlük hayatın olağan bir parçası oldu. Cambridge’in bu kelimeyi yılın sözcüğü seçmesinin, dijital dünyanın sosyal ilişkiler üzerindeki belirleyici rolüne işaret ettiğini belirten Türkçapar, insanların tarihte hiç olmadığı kadar yabancılarla ilgili ayrıntıları takip ettiğini vurguluyor. Kullanıcılar, takip ettikleri kişilerin rutinleri, özel hayatları ve yaşam tarzlarına dair sürekli bilgi akışı nedeniyle bu kişilere karşı tanıdıklık hissi geliştirebiliyor.

Türkçapar, sosyal medya algoritmalarının bu etkileşimi daha da derinleştirdiğini belirtiyor. İzleme süreleri, ilgi alanları ve davranış kalıpları üzerinden kişiye benzer içeriklerin sunulması, takipçilerin fenomenlerle daha yakın bir bağ kuruyormuş gibi hissetmesine yol açıyor. Bu durum, kişisel mahremiyet ile kamusal paylaşımlar arasındaki çizginin giderek bulanıklaşmasıyla birleşiyor.

Son yıllarda yapay zeka ile üretilmiş “sanal fenomenlerin” yükselişi ise kavrama yeni bir boyut ekliyor. Türkçapar, gerçeği yansıtmayan yaşam tarzları sunan bu kurgusal kişiliklerin kullanıcılar için risk oluşturduğunu, özellikle gençlerin bu figürlerle kendilerini kıyaslayarak yetersizlik hissi yaşayabildiğini ifade ediyor. Ayrıca bazı yapay zeka tabanlı platformların kullanıcı mesajlarına otomatik cevap verebilmesi, kişilerin kendilerini fenomenler tarafından “özel” görülüyormuş gibi algılamasına neden olabiliyor.

Türkçapar’a göre parasosyal bağlar zaman zaman motivasyon ve duygusal destek sağlayabilse de, yalnızca dijital ilişkilerle yetinmek sosyal becerilerin körelmesine, gerçek ilişkilerin zayıflamasına ve yalnızlığın artmasına zemin hazırlayabiliyor. Fenomenlerin sunduğu idealize edilmiş yaşamların çoğu kişi için ulaşılamaz olduğunu belirten Türkçapar, bu durumun yaygın bir eksiklik hissi ve sürekli kıyaslama davranışı doğurabileceğini dile getiriyor. Bu süreç, problemli sosyal medya kullanımı ve bağımlılık örüntülerine kadar ilerleyebiliyor.

Parasosyal ilişkiler günümüz yaşamının kaçınılmaz bir unsuru haline gelse de, Türkçapar sağlıklı bir denge kurmanın önemine dikkat çekiyor. Bu ilişki türlerinin tek taraflı olduğunu fark etmek, gerçek sosyal bağlara yatırım yapmak, çeşitli ilgi alanları geliştirmek ve dijital mola dönemleri oluşturmak, psikolojik dengeyi korumak açısından kritik görülüyor. Türkçapar yazısını, hiçbir dijital bağın karşılıklı ve gerçek bir insan ilişkisinin yerini tam anlamıyla alamayacağını hatırlatarak sonlandırıyor.

Karaköse Haber - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
AA

Bakmadan Geçme