OKUL MU? SERA MI?
Ağrılı köşe yazarı Halit Aldemir, sömestr tatili öncesi kaleme aldığı yazısında öğretmen ve öğrenciler başta olmak üzere eğitimin önemine vurgu yaptı.
Öğrendiklerimizin çoğunu okul dışında öğrenmekteyiz. Doğal ortamda olduğundan dışarıda öğrendiklerimiz daha kalıcı olmaktadır. O bilgileri çoğu zaman öğrenme maksadımız olmadığı halde öğrenmekteyiz. Annemizin gözümüzün önünde pasta yapması gibi.. Ya da öğrenmeye ihtiyaç duyduğumuz anda, deneyerek yapmayı öğrenmemiz. Yırtılan kitabımızı kendi çabamızla yapıştırmamız tamir etmemiz vb.
Çevrede olup bitenden haberdar olmak bir ihtiyaçtır. Büyüklerimiz guruplar halinde okula gittiklerinde, ‘nereye’ gittiklerini sorduğumuzda; seçim için gidildiğini öğrenmemiz, bize: Seçim nedir? Neden seçim yapılır? Kimler seçime katılır? vb. bir çok sorunun cevabını bulmak için kendimizi zorlar ve bu soruların cevaplarını bulmaya çalışırız. Cevaplar bulundukça öğrenme de gerçekleşir. Ve bu tür öğrenmeler oldukça kalıcı öğrenmelerdir. Ancak, seçimle ilgili bilgiler edinmek için, seçimlerin beş yılda bir yapılıyor olmasından dolayı beş yıl beklememiz gerekir/gerekmez (?)
Dışarıdaki öğrenmeler, genellikle anlık ihtiyaçlar ve bulunulan ortamlar sınırlıdır. Gelecekle ilgili durumlara pek yer verilmez. Yani planlı, programlı bir öğrenme ve eğitim amaçlanmadığı için gelecekte karşılaşılacak koşullar göz önünde bulundurulmamaktadır.
Okul ise, bireyler için hem bugünü hem de geleceği, planlı ve programlı bir eğitim-öğretim süreci olarak görmektedir. Gelecekte karşılaşılacak problemlere bugünden çözümler üretebilecek kişilerin yetiştirilmesi, uygun koşulların sağlanması gibi temel amaçlardan anlaşılacağı gibi, okul ortamı yapay bir ortamdır. Bu yapaylık okulun amacını kabullendirebilmemizi zorlaştırmaktadır. Problemin tam olarak anlaşılamamış olmasından hep veliler suçlanmıştır. Aslında, ‘okulun’ derdini anlatamadığı kesimin büyük çoğunluğunu öğrenciler oluşturmaktadır. Okula çocuğunu göndermek istemeyen veli sayısı ‘bir’ ise, okula gelmek istemeyen ve zorla okula gönderilen öğrenci sayısı ‘yirmi’dir.
Dışarıdaki öğrenme koşulları, okuldaki eğitim öğretim sürecine katıldığında tam öğrenmenin gerçekleştiğini gören eğitim sistemlerinde; öğrenciler okula istekle gitmektedirler. Velilerin de okulla ilgili sorunları yok denecek kadar azalmaktadır.
Prof. Dr. Yüksel ÖZDEN, bir yazısında “…okuldaki öğrenmelerimi de ‘dışarıdakilere’ benzetebildiğim oranda başarılı olduğumu hissettim” demektedir.
Kendi haline bırakılan bir domates fidesi (okula gelmeyen öğrenci), ya çok kısa bir sürede kuruyup ölecektir ya da ürün vermeden bir süre yaşayacaktır. Belki de bir-iki tane susuz küçücük domates verecektir. Hâlbuki bu fide, ihtiyaç duyduğunda sulanır, toprağı havalandırılır ve doğal gübreler verilerek yetiştirilirse kilolarca domates verecektir.
Okul her ne kadar yapay bir ortam ise de, aslında şartları iyileştirilmiş birer doğal öğrenme ortamı haline getirilebilir. Bu da, öğrencilerin ‘okulun’ daha çok gelecekte karşılaşacakları doğal ortamı temsil ettiğine inandırılmalarıyla mümkün olacaktır. Bu ortamda, başarı, yani verim öğrenmeye odaklanmış öğrencilerin olmasıyla en üst seviyeye çıkar. Seradaki sebzelerin, orada bulunma amaçlarını bilmeleriyle kat kat daha fazla ürün verebileceklerine inanmaları gibi.. Onları bilinçlendirme imkânımız olmadığına göre; okullarda bilinçli öğretmenler marifetiyle bilinçlendirilecek öğrenciler, okullarımızı sera olmaktan kurtaracaktır. Öğrencilerin bugün pek de işlerine yaramayacak bilgilerin ya da çalışmaların gelecekte hayatlarına yön vereceğini bilmeleri, onları zorla okula gönderilen domatesler, marullar ve havuçlar olmaktan kurtaracak, öğretmenleri ve idarecileri de bahçıvan olmaktan.
Ve bilinçlendikleri için bütün öğrencilerimiz;
“Burada (okulda), öğrendiklerimi, okul olmasaydı 30 yılda ancak öğrenebilirdim”
“Burada öğrendiklerimle, buraya gelmeyenlerden kilometrelerce öndeyim” diyebilmelidirler.
Bunu diyebilmeleri için de; eğitim sisteminin yaz boz tahtası halinden, stabil bir hale getirilmesi gerekir. Her hükumet değişikliğinde, her eğitim bakanı değişikliğinde, sistem değişecekse işte böyle nal toplarız.
Bazen de eğitim sistemimiz, eğitim politikalarında kendini söz sahibi gören birilerinin; eğitim problemlerini çözmüş ülkeleri yeni tanımalarıyla kökten değişime uğrar. O ülkenin sistemini almakla problemlerimizi çözebileceğimize inanabilecek kadar bilim adamlığımızı sere serpe ortaya atarız.
Bakmadan Geçme





