Küresel ticarette yeni dönem: Korumacılık ve bölgeselleşme
ABD'de Donald Trump'ın ikinci başkanlık dönemine girişiyle hız kazanan korumacı politikalar, küresel ekonomik düzende yeni bir dönemin sinyalini veriyor.
2025 itibarıyla küresel ekonomide korumacı yaklaşımların belirgin şekilde yükseldiği bir döneme girildi. Özellikle Donald Trump’ın ikinci kez ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte merkantilist politikaların tekrar gündeme gelmesi, ticaret savaşları ve misillemelerle birlikte serbest ticaretin yerini sınırlı ekonomik iş birliklerine bırakabileceği öngörüsünü beraberinde getiriyor.
Anadolu Ajansı’nın hazırladığı kapsamlı dosya haberin son bölümünde, bu yeni dönemde küresel sistemin hangi yöne evrileceği, bölgeselleşmenin önemi ve ülkelerin yeni ekonomi politikaları masaya yatırılıyor.
Analistlerin ortak görüşü; artan jeopolitik gerilimler, Kovid-19 salgını ve ABD-Çin ticaret savaşı gibi sarsıcı gelişmelerin ülkeleri daha içe dönük, stratejik alanlarda kendine yetebilen ekonomi modellerine yönelttiği yönünde.
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Babacan, bu süreci "yeni korumacılık" olarak tanımlıyor ve merkezin giderek çevreye kaydığına dikkat çekiyor. Babacan, bu sürecin klasik merkantilist anlayıştan farklı olarak çok yönlü, bölgesel ittifaklara dayalı bir yapıda ilerlediğini ifade ediyor. ABD ile Çin arasında yaşanan gerilimlerin küresel ticaret düzeninde dinamik bir denge arayışına işaret ettiğini, ancak bu sürecin ne yöne evrileceğinin henüz net olmadığını belirtiyor.
Bölgeselleşmenin önem kazandığı bu yeni dönemde, ülkelerin yerli üretimi önceleyen politikalar geliştirdiği gözleniyor. Kovid-19’un ortaya çıkardığı tedarik şokları, sürdürülebilir ve döngüsel ekonomiye geçişi hızlandırırken, arz güvenliği ön plana çıkıyor. Babacan, bu süreci hem bir risk hem de fırsat alanı olarak değerlendiriyor. Özellikle Türkiye gibi üretim gücü olan ülkelerin tedarik zincirinden daha fazla pay alabileceğine dikkat çekiyor.
Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Ünalmış ise dış ticarette tam anlamıyla bir kapanma beklenmediğini, çünkü küresel yatırımların birbirine bağlı olduğunu vurguluyor. Ancak bazı stratejik sektörlerde millileşmenin kaçınılmaz olduğunu, ülkelerin bu alanlarda kendi kendine yetme hedefiyle hareket ettiğini belirtiyor.
Sonuç olarak, küresel ekonomi yeniden şekilleniyor. Serbest ticaretin yerini bölgesel iş birlikleri alırken, ülkeler stratejik sektörlerde dışa bağımlılığı azaltmaya çalışıyor. Bu değişim; teknoloji, üretim kapasitesi, sürdürülebilirlik ve yerli ekonomilerin gücüne dayalı yeni bir düzenin habercisi niteliğinde.
Bakmadan Geçme





