Isınma böyle sürerse Ağrı Dağı buzulları ne kadar dayanır?
Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 11 Aralık'ta kutlanan Uluslararası Dağ Günü, bu yıl dağ buzullarındaki hızlı erimeye dikkati çeken bir tema ile anıldı.
BM Genel Kurulu ayrıca, buzulların iklim ve su döngüsü üzerindeki kritik rolü nedeniyle 2025 yılını “Buzulların Korunması Uluslararası Yılı” ilan etti. Bu kapsamda AA muhabirinin sorularını yanıtlayan TerrArctic Mega Grand Projesi Bilimsel Direktörü ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan İnce, iklim değişikliğinin dağ ekosistemlerinde geri dönüşü olmayan süreçleri tetiklediğini vurguladı.
İnce, dağ buzullarının yalnızca coğrafi birer unsur olmadığını; milyonlarca insanın içme suyundan tarımsal üretime, hidroelektrik enerji kapasitesinden ekosistem dengelerine kadar birçok alan için temel kaynak olduğunu söyledi. Bu çerçevede dünyanın farklı dağ kuşaklarında ciddi kayıplar yaşandığını belirten İnce, şöyle konuştu:
“Dağ buzullarının kaybı iklim sisteminde geri dönüşü olmayan bir eşik noktasıdır. Alpler, Himalayalar, Kafkaslar ve Andlar’da buzullar hızla küçülüyor. IPCC verileri 2000–2020 arasında yılda ortalama 267 gigaton buz kaybedildiğini gösteriyor. WGMS’nin 2024 raporuna göre 2023, ‘ölçülmüş en hızlı buzul kayıp yılı’ olarak kayıtlara geçti.”
Türkiye’deki buzul kayıplarının da kritik seviyeye ulaştığını belirten İnce, özellikle Ağrı Dağı, Cilo-Sat, Kaçkarlar ve Erciyes buzullarının son 40 yılda yüzde 40 ile 60 arasında küçüldüğünü vurguladı:
“Ağrı Dağı buzulları 1980’lere göre yarıdan fazla küçülmüş durumda. Kaçkar buzullarında yıllık ortalama 10–20 metrelik bir geri çekilme hızından söz ediyoruz. Bu durum Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’de su rejimini, tarımsal sulamayı, hidroelektrik üretimini ve dağ yamaç stabilitesini doğrudan etkileyecek.”
İnce, küresel ısınmanın 1,5, 2 ve 3 derecelik senaryolarının dağ buzulları için ne anlama geldiğini de anlattı:
“Isınma 1,5 dereceyle sınırlandırılsa bile buzulların yüzde 50’si yok olacak. Sıcaklık 2 dereceye ulaşırsa kayıp oranı yüzde 60–70’e çıkıyor. Isınma 3 derece olursa yüzyıl sonuna gelindiğinde buzulların neredeyse tamamı yok olacak.”
Bunun, Himalayalar’da yaklaşık 1,9 milyar insanın su kaynağının risk altına girmesi, Güney Amerika’da tarım alanlarında yüzde 12–22 su stresi, küresel hidroelektrik üretiminde yüzde 8–12 düşüş ve Türkiye’de 2050’ye kadar yüzde 20–25 mevsimsel akım azalması anlamına geleceğini belirtti.
Buzul kayıplarının gıda güvenliği, yer altı su döngüsü, tarımsal üretim ve göç hareketleri üzerinde de doğrudan etkileri olduğuna işaret eden İnce, 2030–2050 arasında en az 30 milyon kişinin buzul kaynaklı su kaybı nedeniyle yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kalabileceğini söyledi. İnce, çözüm için üç temel başlığın hayati olduğunu belirtti:
“İlk olarak yüksek çözünürlüklü izleme sistemleriyle buzullar düzenli takip edilmeli. İkinci olarak ulusal ölçekte hidrolojik erken uyarı modelleri oluşturulmalı. Üçüncü olarak küresel ölçekte karbon emisyonlarının azaltılması gerekiyor. Aksi halde bugün uyarı olarak gördüğümüz kayıplar, 2050 sonrası günlük yaşamın bir parçası haline gelecek.”
Bakmadan Geçme
