HERKES DERDİ KADARDIR ...
Dostlar;
Bir hikâyeden yola çıkarak vasıl olmak istediğim meselenin hasıl olması dileğiyle.
Padişah yada sultan yolun ortasına bir taş koyuyor diyor ki ;
Bakayım bu taşın karşısında insanlar nasıl bir tepki verecekler.
Bekliyor, Vezir geliyor diyor ki;
Sultanımla konuşayım yolun ortasına düşen taşları kaldıracak bir kadro ihdas edelim.
Sonra komutan geliyor diyor ki,
Vezirle konuşalım yolun ortasına taş bırakanlara hangi cezayı vereceğiz.
Onu belirleyelim oda ceza peşindedir.
Şair geliyor yolun ortasına düşen taşa şiir yazıyor.
Sonra eli nasırlı bir köylü geliyor sırtında eşya sepeti küfe deniliyor ona bakıyor ki ,yolun ortasında bir taş hemen eşya sepetini bırakıyor.
Ya Allah ,Bismillah deyip taşa sarılıyor
Sağa sola derken o taşı kaldırıyor.
Yolun kenarına bırakıyor
Eşya sepetini alıp gidecekken bakıyor ki, taşın altında bir kese keseyi açıyor k,i içinde altınlar var.
Altınlar üzerinde bir not var.
Sultan oraya bıraktığı notta şöyle yazmış.
Bu ak kesedeki altınlar elini taşın altına koymayı bilenler içindir.
İşte bu taşın altına elini koyma hikâyesi burdan geliyor.
Ama gerçek şudur ki, insanlar doğru yola giden engelleri ,kalplerinin içindeki kötülükleri ,akıllarında ki hinliği ,hayatın her safhasında devreye giren kalınlaşmış enaniyet taşlarını ayıklamadıkları sürece insanı kamil olma yolunda ki taşları kaldırmadıkca güzelleşemiyorlar.
"Şeref'ül mekân, bil mekin "
Bir mekânın şerefi orada bulunanlardan gelir.
Eğer yaşam sürdüğümüz şehirler güzelleşecekse ,insan güzelleşecekse, mekanlar ve yürekler güzelleşecekse ,içimizde ki ve dışımızda ki yol ortasında ki taşları kaldırmak zorundayız...
Bu hikayeden hareketle bu kentin saadetine engel olan bütün taşları kaldırmak idarecilerin boynunda biriken bir borcdur...
Dünya'nın hangi bölgesi ve şehri olursa olsun, her kentin kendine özgü bir kimliği, manevi şahsiyeti ve hafızası vardır.
Basit bir örnek vermek gerekirse, kentin bir meydanı, ve o kente has simge yapıları vardır.
Mesela ;
Paris'in Eyfel kulesi, İzmir'in saat kulesi, Mardin'in tarihî dokusu ve coğrafyası ile özdeşleşen taş evleri ,mistik havası o şehrin kimliği ve yansımalarıdır...
Ama bir kentin şahsiyetini oluşturan en önemli unsur,hiç şüphesiz orada yaşayan insanlardır.
Birbiriyle olan ilişkiler, inşaa ettikleri binalar,
İlgilendikleri sanaat ve müzikler ,inançları kültürleri ortak bir kimliği tanımlar.
Söz konusu kendisiyle özdeşleşen kimlik ,şehrin konforuna ve kültürüne etki eder.
Nitekim ; Ortak yaşam alanları insanların tercihine göre şekillenir.
Ben ecdadımla birlikte tam üç yüzyıllık bir geçmişi olan bu kentin bir yaşayanı olarak, kent merkezine indiğimde, ruhumu okşayacak estetik bir şehir görünümü ile bedenimin etkilenmesini istiyorum.
Dostlar;
Bu imkanı bana ve çocuklarımıza sağlayacak olanlar bu şehri yönetenlerdir.
Doğrusu topyekûn bu kentte altın vuruşu yapacak dirayetli, icraatcı ve milletin vicdanında karşılık bulacak liderlik aklına ihtiyacımız var.
Canlar !
Ağrı Türkiye'nin şark köşesidir.
İçinde bulunduğu durumdan daha ileriye gitmeyi hak eden bir hudut vilayetidir.
Elbette bizimde haklı itiraz noktalarımız var.
Mesela;
Ağrı eğitimde neden hak ettiği yerde değil ?
Sağlıkta dönüşüm en doğal hakkımız değilmi ?
Dış ticaret yapabilecek potansiyele sahipken, Edirne kapıkule Sınır kapısında gösterilen tolerans ,Gürbulak sınır kapısında neden gösterilmiyor?
Ticaretimizin,ziraatimizin, hayvancılığımızın , kış turizmi, yayla turizmi, dağ turizm, jeo termale dayalı sağlık turizmi, Asya coğrafyasındaki ülkelere yönelik dış ticaret hacmimizin ve kamu destekli endüstriyel yatırımların önündeki engeller nelerdir?
Sorgulamak icap etmez mi ?
Yarın muhtemel zengezur koridorunun açılması durumunda iktisadi manada bu pazardan pay almak için nasıl bir planlamamız var ?
Ülke ekonomisinde ilk yirmilere girebilecek bir potansiyele sahip, bir şehirin gayri safi milli hasıla'sına katkısının önündeki engeller nelerdir ?
Bu geriye gidiş başlı başına ruhumuz'da yaşama azmimizi yıkıma dönüştüren bir durumdur.
Bu alışılmış ümidsizlik ve çaresizlikten kurtulmanın yolu birlikte organize olma kabiliyetimizi geliştirmekten geçiyor.
Peki bu kentin valiliği ,üniversitesi, Belediye'si, Eğitim kurumları ve devletin diğer kurumları sivil inisiyatif hareketleri bunu görmüyorlar mı ?
Yani müsbet manada eleştirilerimizle birlikte elbette takdir ettiğimiz durumlarda vardır.
"Kimse oturduğu yerden gocunmasın"
Kimseyi sözlerimizle dövme niyetinde değiliz.
Aziz vatanın tapusuna ve mülkiyet hakkına sahip bu halkın daha yaşanabilir bir kent tasavvuruna kim ortak olacak.?
Bunu sorgulamak bu kentin kolektif zekası adına ve millet adına ,haykırmak en tabii yegane hakkımızdır...
Uyku sersemliğinden kurtulmanın ve tembellik damarı ile memleketin tekâmülü önünde ki taşları hep birlikte kaldırmak küçükten büyüğe mevki ve makamına göre herkesin omuzuna yüklenen bir mesuliyettir.
Ne zaman uykudan uyanacaksın ?
Ne zaman yaşadığın kente değer katacaksın?
Topyekûn kendimizi sorguya almamız gerekmezmi ?
Ey Ağrılı kardeşim!
Bu kentte aidiyet duygusuyla bizi bağlayan değerler var.
Onların etrafında toplanarak milletimizin saadetine vesile olmak mümkündür.
Bu kenti yaşanabilir kılma hayalimiz çok uzak değil ,yeterki ahenk içinde aynı hedef ve ideal etrafında milli bir birlik içinde hareket edelim.
Yeterki kolektif aklı devreye alalım.
İnanın ki devlet mefhumu vatandaşın saadeti için vardır.
Yeterki sen istemesini bil ve dert edin...
Bu şehri yöneten kimseler ,şehrin sorunlarını dert etmek suretiyle gecelerini uykusuz geçirdiği gün şaha kalkacaktır.
Çünkü, yönetici kimsenin omuzuna yüklenen ağır yük dertlenmeyi gerektiriyor.
Derdi milleti olanın himmeti geniş olur.
Devlet mefhumu bizim kutsalımızdır.
Bu birlik ve bütünlüğü bozmadan müşterek vatanı imar etme gayret ve çabamızı diri tutmak mecburiyetindeyiz.
Bağımsızlığımızın sembolü olan bayrak kutsalımızdır.
Onun bu semada hür ve bağımsız dalgalanması huzur kaynağımızdır.
Din kutsalımızdır.
Ayrı kavimlere mensup olmak bir üstünlük sebebi değil iman ve irfan kardeşliğimiz dünyamızı ve ahiretimizi mamur etmeye kâfidir.
Ortak değerler etrafında toplanarak bu kente ve ülkeye değer katmak mümkündür.
Ya Hep birlikte ilerleyeceğiz,yada hep birlikte devamlı geriye gideceğiz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.