Gençlerde inme riski neden artıyor?
Uzmanlar, her yıl binlerce kişinin yaşamını kaybetmesine neden olan inmenin önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulayarak, belirtilerin hafife alınmaması gerektiği konusunda uyarıyor.
Dünyada ve Türkiye’de her yıl çok sayıda insanın yaşamını yitirmesine ya da kalıcı hasarla hayatına devam etmesine neden olan inme (felç), uzmanlara göre büyük ölçüde önlenebilir bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor. Özellikle belirtilerin hafife alınması ve geç başvurular, hastalığın ağır sonuçlar doğurmasına yol açabiliyor. Uzmanlar, küçük bir uyuşma ya da güçsüzlüğün bile hayati bir tabloya dönüşebileceğine dikkat çekiyor.
Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu Nevin Pazarcı, inmenin günümüzde giderek daha sık görüldüğünü belirterek, bunun nedenleri arasında hem yaşam süresinin uzamasını hem de risk faktörlerinin artmasını gösterdi. Pazarcı, inmenin ani gelişen ve beyindeki bir damarın tıkanması ya da kanaması sonucu ortaya çıkan ciddi bir tablo olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Pazarcı, “İnme bazen uyuşma, bazen konuşmada takılma ya da konuşamama, bilinç değişiklikleri, baş dönmesi, dengesizlik ve çift görme gibi belirtilerle kendini gösterebiliyor. Yaş ilerledikçe inme riski artıyor çünkü tansiyon, şeker, yüksek kolesterol gibi hastalıklar da daha sık görülüyor. Ancak genç hastalarda da artık bu risk faktörlerine daha fazla rastlıyoruz” dedi.
Genç yaşta görülen inmelerde genetik yatkınlık, damar yapısına ait sorunlar ve kadınlarda gebelik, doğum, lohusalık dönemi ya da doğum kontrol ilaçlarının etkili olabildiğini belirten Pazarcı, hastaneye başvurunun mutlaka 112 üzerinden yapılmasını önerdi. Pazarcı, “Kendi imkânlarıyla gelmeye çalışırken çok fazla zaman kaybedilebiliyor. Oysa zaman bu hastalıkta en kritik faktör” ifadelerini kullandı.
İnme belirtilerinin asla hafife alınmaması gerektiğini vurgulayan Pazarcı, “’Geçer, hafif bir şey’ diye düşünmemek lazım. Bazen küçük bir güçsüzlük ya da uyuşmayla başlayıp saatler içinde yaşamı tehdit eden seviyelere ulaşabiliyor. Genç popülasyonda da tansiyon, şeker ve kalp rahatsızlıklarını artık daha sık görüyoruz. Bu nedenle inme sıklığının arttığını net bir şekilde söyleyebiliriz” diye konuştu. Pazarcı, ilk 4,5 saat içinde hastaneye ulaşmanın, özellikle damar tıkanıklığına bağlı inmelerde hayati önem taşıdığını da sözlerine ekledi.
Mustafa Demir ise erken müdahalenin tedavideki belirleyici rolüne dikkat çekti. Dr. Demir, daha önce inme geçiren bir hastalarının durumunu örnek vererek, “Hasta bize geldiğinde bilinci kapalıydı, sağ tarafı tamamen felçliydi. Şikayetleri yaklaşık 1,5 saat önce başlamıştı. Görüntüleme ile tıkalı damarı tespit edip pıhtıyı çıkardık. İnmede en önemli faktör zamandır. Hasta ne kadar erken başvurursa başarı oranımız o kadar yükselir. Bazen 1 dakika bile çok önemlidir” dedi.
Demir, toplumda yaygın olan yanlış uygulamalara da dikkat çekerek, yüzüne su dökme ya da farklı uyarılarla beklemenin ciddi zaman kaybına neden olduğunu ve hastaya zarar verdiğini vurguladı. Tedavide kateter yardımıyla beyne ulaşıldığını, pıhtının çıkarılarak damarın açıldığını ve ardından altta yatan nedenlerin araştırıldığını belirtti.
İnme geçirdikten sonra sağlığına kavuşan Şef Rüzgar Sünbül ise yaşadıklarını anlattı. Sünbül, “Rahatsızlığı evde yaşadım. Konuştuğumu sanıyordum ama kimse beni anlamıyordu. Ellerim, ayaklarım kontrolsüzdü, bulanık görmeye başladım. Önce basit bir şey sandım. Sonradan bunun pıhtı olduğunu öğrendim. Şansım, hızlıca hastaneye ulaşmam oldu” diyerek erken müdahalenin hayatını nasıl değiştirdiğini ifade etti.
Uzmanlar, inmenin tedavi edilebilir olduğu kadar önlenebilir bir hastalık olduğunun da altını çiziyor. Tansiyon, şeker, kolesterol gibi risk faktörlerinin kontrol altına alınması, sağlıklı yaşam alışkanlıklarının benimsenmesi ve belirtiler ortaya çıktığında vakit kaybetmeden acil sağlık hizmetlerine başvurulması, inmenin yol açabileceği ağır sonuçların önüne geçilmesinde kritik rol oynuyor.
Bakmadan Geçme