Doğurganlığı azaltan gizli hastalık
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hasan Can Toyganözü, endometriozisin kadınlarda doğurganlığı olumsuz etkileyebileceğini belirterek, erken tanının hem ağrı kontrolü hem de gebelik şansını artırmada hayati önem taşıdığını vurguladı.
Kadınların üreme çağında sık görülen ve halk arasında “çikolata kisti” olarak bilinen endometriozis, hem yaşam kalitesini hem de doğurganlığı etkileyen önemli bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor. Rahim iç tabakasına benzeyen dokuların rahim dışına yerleşmesiyle oluşan bu hastalık, genellikle şiddetli adet sancıları ve kronik pelvik ağrılar ile kendini gösteriyor.
Medline Adana Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hasan Can Toyganözü, erken tanının hastalığın seyrini değiştirebileceğini belirterek, “Endometriozis, halk arasında ‘çikolata kisti’ olarak bilinen, kadınların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen ve çoğu zaman sessiz ilerleyen kronik bir hastalıktır. Her 7 kadından 1’inde görülür ve genellikle doğurganlık çağındaki bireylerde ortaya çıkar. Rahim içini döşeyen ‘endometrium’ dokusunun rahim dışında, örneğin yumurtalıklarda veya tüplerin çevresinde yer almasıyla gelişir. Bu dokular adet döngüsüne bağlı olarak kalınlaşır, kanar ve dökülmeye çalışır. Ancak vücuttan atılamadığı için zamanla bulunduğu bölgede yapışıklık, iltihap ve kistlere yol açar” dedi.
Toyganözü, toplumda adet ağrısının normal kabul edilmesinin tanıyı geciktirdiğini vurgulayarak, “Oysa ağrı yaşamı etkileyecek düzeydeyse bu bir hastalık belirtisidir. Kadınların kendi bedenlerini tanıması, uzun süren ağrıları hafife almaması ve düzenli jinekolojik kontrolleri ihmal etmemesi erken teşhisin anahtarıdır” diye konuştu.
Hastalığın belirtilerine değinen Toyganözü, adet dönemlerinde dayanılmaz kasık ve bel ağrıları, ilişki sırasında ağrı, uzun süren kanamalar, karın şişliği ve sindirim problemleri gibi semptomların dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. “Bazı hastalarda ağrılar adet dönemiyle sınırlı kalmaz, adet dışında da devam eder. Bu durum hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpratıcı bir hale gelir. Kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik yatkınlık, bağışıklık sistemi sorunları, adet kanının geriye akması ve çevresel etkenlerin rol oynadığı düşünülmektedir” ifadelerini kullandı.
Teşhis sürecinin aşamalarını anlatan uzman hekim, “Öncelikle hastanın öyküsü alınır, ardından jinekolojik muayene ve ultrason yapılır. Ancak küçük odaklar ultrasonda her zaman görülmeyebilir. Bu durumda laparoskopi yöntemiyle doğrudan karın içine bakılarak kesin tanı konabilir. Bu yöntem hem tanı hem de tedavi amaçlıdır; çünkü aynı anda kistler veya yapışıklıklar da temizlenebilir” dedi.
Toyganözü, tedavi sürecinin hastaya özel planlandığını vurgulayarak, “Ağrı kontrolü için ilaç ve hormon tedavileri uygulanabilir. Büyük kistlerde ise genellikle kapalı cerrahi tercih edilir. Fiziksel rahatsızlıkların yanı sıra psikolojik etkiler de dikkate alınmalı; düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve stres yönetimi tedavi sürecine olumlu katkı sağlar” şeklinde konuştu.
Endometriozisin doğurganlık üzerindeki etkilerine de dikkat çeken Dr. Toyganözü, “Yumurtalık rezervinin azalması, tüplerin tıkanması veya karın içi yapışıklıklar gebelik şansını düşürür. Bu nedenle çocuk sahibi olmayı planlayan kadınların erken dönemde değerlendirilmesi önemlidir. Erken tanı ve uygun tedaviyle doğal yollarla ya da yardımcı üreme teknikleriyle gebelik mümkündür. Endometriozisle mücadelede geç kalmamak, en güçlü tedavi adımıdır” ifadelerini kullandı.
Bakmadan Geçme





