• Haberler
  • Teknoloji
  • Çin neden yapay zekayı bir varoluş meselesi olarak görüyor?

Çin neden yapay zekayı bir varoluş meselesi olarak görüyor?

Çin, yapay zekayı sadece teknolojik bir atılım ya da ekonomik büyüme aracı olarak değil, doğrudan egemenliğini ve küresel konumunu ilgilendiren stratejik bir zorunluluk olarak ele alıyor.

Ankara’da Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Araştırma Asistanı Musab Ergani, Çin’in yapay zeka politikalarını ve ABD ile yürüttüğü rekabeti ele alan “Çin’in Yapay Zeka Ekosistemi: Tarihsel Zorunluluktan Küresel Rekabetçiliğe” başlıklı raporuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ergani’ye göre küresel yapay zeka yarışı esasen ABD ve Çin arasında şekilleniyor; Avrupa ise bu yarışta şimdilik geri planda kalmış durumda.

Ergani, Çin’in yapay zekaya bakışının Batı’dan köklü biçimde ayrıştığını vurguladı. ABD’de yapay zeka büyük ölçüde ekonomik katma değer, küresel şirket üstünlüğü ve teknolojik liderlik aracı olarak görülürken, Çin açısından mesele çok daha derin bir tarihsel arka plana dayanıyor. Ergani bu durumu şu sözlerle özetliyor:
“Çin’e baktığımızda teknolojik bağımsızlık meselesi, bir tercih olmaktan ziyade egemenliğin korunması için bir zorunluluk olarak algılanıyor. Çin’de hâkim bakış açısı, 1839-1949 yılları arasını kapsayan ve ‘Aşağılanma Yüzyılı’ olarak tanımlanan dönemi, Batı emperyalizmi karşısında teknolojik geri kalmışlıkla ilişkilendiriyor. Bu nedenle yapay zeka, yalnızca ticari bir fırsat değil, ulusal egemenliği tahkim eden bir araç olarak görülüyor.”

Bu “beka” perspektifinin, Çin devletine olağanüstü bir hareket alanı sağladığını belirten Ergani, Pekin yönetiminin enerji sübvansiyonlarından devasa kamu fonlarına kadar geniş kaynakları seferber edebildiğini, hatta teknolojik özerklik uğruna yüksek ekonomik maliyetleri göze alabilecek bir risk iştahı geliştirdiğini ifade etti.

Ocak 2025’te piyasaya sürülen DeepSeek R1 modelinin, bu stratejinin somut bir göstergesi olduğunu belirten Ergani, söz konusu modelin ABD-Çin rekabetinde kritik bir eşik oluşturduğunu dile getirdi. Ergani’ye göre ABD’nin ileri donanım ihracatına yönelik kısıtlamaları, Çin’i yalnızca savunmada kalmaya itmedi; aksine daha verimli algoritmalara dayalı “asimetrik inovasyon” yaklaşımını doğurdu. “DeepSeek modelinin, ABD’li rakiplerinin milyarlarca dolarlık donanım yatırımlarına karşılık sadece 5,6 milyon dolarlık bir bütçeyle benzer performans sergilemesi, ABD borsalarında ciddi dalgalanmalara yol açtı,” dedi.

Çin’in yapay zeka ekosisteminin “devletin düzenlediği, piyasanın yönlendirdiği” hibrit bir yapı sergilediğini belirten Ergani, bu modelin hem avantajlar hem de riskler barındırdığını vurguladı. 2014-2024 arasında Devlet Yönlendirme Fonları aracılığıyla 900 milyar doları aşan bir sermayenin harekete geçirildiğini hatırlatan Ergani, üretim hacmine aşırı odaklanmanın kaynak verimsizliği riskini de beraberinde getirdiğini ifade etti.

Rekabetin yalnızca teknik kapasiteyle sınırlı olmadığını vurgulayan Ergani’ye göre asıl mücadele, küresel normları kimin belirleyeceği üzerine kurulu. Çin’in “siber egemenlik” anlayışının, özellikle gelişmekte olan ülkeler için Batı merkezli modellere alternatif sunduğunu belirten Ergani, Pekin’in teknik gücünü normatif bir etkiye dönüştürmeyi hedeflediğini söyledi. Çin Başbakanı Li Qiang’ın Temmuz 2025’te Birleşmiş Milletler çatısı altında yeni bir küresel yapay zeka işbirliği mekanizması kurulması çağrısı da bu stratejinin bir parçası olarak görülüyor.

Ergani, yapay zeka rekabetinin küresel düzenin yeniden şekillendiği bir hegemonya mücadelesi olduğuna dikkat çekerek, “2030 hedefleri dikkate alındığında önümüzdeki beş yıl belirleyici olacak. Sonucu yalnızca teknik üstünlük değil, tarafların kendi iç sorunlarını yönetme kapasitesi de belirleyecek,” değerlendirmesinde bulundu.

Karaköse Haber - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
AA

Bakmadan Geçme