AİÇÜ'lü profesörden çarpıcı analiz: Dağların sırrı Kur'an'da asırlar önce anlatıldı
Prof. Dr. Faruk Kaya, Kur'an'da dağlara ilişkin ayetlerin modern jeolojiyle büyük ölçüde örtüştüğünü belirtti.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya, Kur’an’da coğrafyaya ilişkin yer alan ayetler üzerinden dağların yapısı ve işlevini modern bilim verileriyle karşılaştıran kapsamlı bir değerlendirme kaleme aldı. Karaköse Haber muhabirine açıklamalarda bulunan Prof. Kaya, Kur’an’ın yaklaşık 1400 yıl önce işaret ettiği birçok coğrafi gerçeğin, günümüz bilim dünyasında yeni anlaşılmaya başlandığını belirtti.
“Dağların yapısı modern jeoloji bulgularıyla Kur’an’daki işaretlerle örtüşüyor”
Prof. Dr. Kaya, Kur’an’da coğrafyanın ilgi alanına giren pek çok konuya doğrudan ya da dolaylı şekilde değinildiğine dikkat çekerek, yerkürenin yaratılışı, doğal afetler, yağmur-rüzgâr süreçleri, dağlar ve yerleşmeler gibi birçok unsurun ayetlerde zikredildiğini ifade etti.
Dağların jeolojik yapısına ilişkin modern bilimsel bulguların Kur’an’da geçen “kazık” benzetmesiyle dikkat çekici biçimde örtüştüğünü belirten Kaya, izostasi prensibine vurgu yaptı. Bu ilkeye göre dağları oluşturan hafif maddelerin, daha yoğun zemin üzerinde adeta yüzdüğünü, yüksek dağların ise yeraltına doğru uzanan derin köklere sahip olduğunu söyledi.
Kaya, “Bugün biliyoruz ki dağların yer altında görünen yüksekliklerinin kat kat fazlasına ulaşabilen kökleri bulunmaktadır. Kur’an’ın sunduğu bu işaretler, bilim dünyasında ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren anlaşılabilmiştir” ifadelerini kullandı.
“Kâinatın düzeni failden bağımsız düşünülemez”
Coğrafya biliminde olayların çoğu zaman sadece doğal süreçlerle açıklandığını belirten Prof. Dr. Kaya, Kur’an’ın kâinata yaklaşımı ile modern coğrafi bakış arasında önemli farklar bulunduğunu söyledi. Coğrafyanın fiziksel süreçleri incelerken bu düzenin arkasındaki ilahî kudreti göz ardı etme eğiliminde olduğunu ifade eden Kaya, “Sanatlı bir eser sanatkârı gerektirir. Selimiye Camii’nden söz ederken Mimar Sinan’ı anmamak nasıl eksik bir bakış ise, dağların oluşumunu anlatırken bu düzenin yaratıcısını görmezden gelmek de eksik bir yaklaşım olur” dedi.
Kaya, dağların neden ve nasıl oluştuğu, ne tür görevler üstlendiği gibi temel soruların çoğu zaman bilimsel literatürde ihmal edildiğini belirterek, “Bir fiil failsiz olamaz. Coğrafi süreçlerin tesadüfen gerçekleştiği algısı doğru değildir” ifadelerine yer verdi.
“Fen bilimleri tefekkür penceresiyle ele alınmalı”
Kur’an’ın “kavlî ayetleri” ile kâinatın yaratılışına işaret eden “kevnî ayetlerin” aynı hakikatin iki yüzü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kaya, modern bilimin ulaştığı pek çok gerçeğin Kur’an’da asırlardır işaret edilen ilahî düzeni doğruladığını belirtti.
Kaya, özellikle genç nesillere bilimin yalnızca fiziksel süreçlerden ibaret olmadığını, aynı zamanda hikmet ve tefekkür boyutuyla ele alınması gerektiğini vurgulayarak şu çağrıda bulundu:
“İlk emri ‘Oku!’ olan bir kitabın mensupları olarak, varlıktaki hiçbir olgunun tesadüfe dayanmadığını idrak etmek ve bunu sağlam bir eğitim anlayışıyla yeni nesillere aktarmak zorundayız. Bilim insanlarının görevi, Kur’an’ın sunduğu ufku, kâinat kitabındaki sırları çözmek için bir rehber olarak görmektir.” ifadelerini kullandı.
Bakmadan Geçme

