Ağrı Dağı, Fuji ve Erciyes gibi olabilir mi? İşte uzman görüşü
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya, Karaköse Haber'e yaptığı açıklamada, Türkiye'nin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı için bugüne kadar yapılan turizm planlama çalışmalarının yetersiz kaldığını vurguladı.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Beşeri Coğrafya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kaya, Karaköse Haber’e yaptığı özel açıklamada, Ağrı Dağı’nın sadece Türkiye için değil, insanlık tarihi için de taşıdığı sembolik, kültürel ve inançsal değere dikkat çekti. Kaya, bölgenin tüm bu unsurları içinde barındıran nadir alanlardan biri olduğunu ancak bugüne kadar bu potansiyelin sistematik bir turizm planlaması ile desteklenemediğini vurgulayarak:
“Ağrı Dağı, yalnızca coğrafi bir oluşum değil; aynı zamanda kadim anlatıların, mitolojilerin ve inanç sistemlerinin merkezinde yer almış sembolik bir mekândır. Nuh’un Gemisi efsanesiyle özdeşleşmiş olması, onu yalnızca yerel bir dağ değil, evrensel bir anlam taşıyan coğrafya hâline getiriyor. Fakat ne yazık ki bugüne kadar bu dağın tüm boyutlarını kapsayan, bütüncül ve sürdürülebilir bir turizm planı ortaya konamamıştır" dedi.
Prof. Dr. Kaya, geçmişte Ağrı Dağı’na yönelik hazırlanan planlama girişimlerinin çoğunun masa başında, sahaya inmeden ve yerel gerçekliklerden kopuk biçimde hazırlandığını belirtti. Bir dönem hazırlanan turizm raporunun, yalnızca akademik metinler ve internet kaynaklarından derlenerek oluşturulmuş yüzeysel bir içerik taşıdığını belirten Kaya, bunun zaman ve kaynak israfına yol açtığını ifade etti:
“Hazırlanan raporlar, sahadan yoksun, uygulama pratiğinden uzak belgeler hâlindeydi. Ne özgün analizler içeriyordu ne de yerel aktörlerin görüşleri alınmıştı. Bu nedenle, sahayı ve bölgenin potansiyelini bilen uzmanlar tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda bu planların uygulanabilirliği olmadığı görülerek iptal edilmiştir. Bu yaşanmış örnek, bizim için önemli bir ders niteliği taşımalıdır.”
Kaya’ya göre Ağrı Dağı’nın yalnızca dağcılık ya da trekking gibi spor dallarıyla sınırlı bir turizm alanı olarak görülmesi büyük bir vizyon eksikliğidir. Ağrı Dağı, inanç turizmi, doğa turizmi, kültür ve tarih turizmi başlıklarında çok daha fazla kitleye hitap edebilecek niteliktedir.
“Bugün, Fuji Dağı Japonya için nasıl bir marka değeriyse, İsviçre Alpleri nasıl çok yönlü bir kalkınma aracına dönüşmüşse, Ağrı Dağı da benzer bir planlama disipliniyle ele alındığında bölgesel kalkınmanın güçlü bir lokomotifi olabilir. Bu vizyonun gerçeğe dönüşebilmesi için disiplinler arası bir yaklaşımla, çok paydaşlı bir Turizm Master Planı hazırlanmalıdır.”
Prof. Dr. Kaya, böyle bir planın yalnızca turistik getiriler değil, uzun vadeli kalkınma hedefleri için de kritik olduğunu belirtti. Hazırlanacak planın sadece doğa sporlarını değil, altyapı yatırımları, müze ve kültürel alan projeleri, tanıtım ofisleri, yerel kalkınma modelleri ve eğitim faaliyetleri gibi birçok başlığı içermesi gerektiğine dikkat çekerek:
“Ağrı Dağı’nda dört mevsim turizm yapılabilir. Yazın dağ yürüyüşleri, planör ve yamaç paraşütü, kışın ise kayak ve snowboard gibi doğa sporları burada yaygınlaştırılabilir. Ayrıca Nuh’un Gemisi temalı açık hava müzeleri, panoramik tarih parkları ve kültürel etkinlik alanları ile hem turistik hem de bilimsel çekim merkezi hâline gelebilir. Bu ancak sahada çalışan uzman ekiplerin yapacağı fizibilite çalışmalarıyla mümkün olabilir" ifadelerini kullandı.
Kaya, son olarak terörsüz Türkiye süreciyle birlikte bölgenin güvenli bir yatırım ortamına kavuştuğunu, artık bu fırsatın heba edilmemesi gerektiğini belirterek şu sözlerle açıklamasını tamamladı:
“Elimizde artık geçmişe kıyasla çok daha güçlü bir sosyal, ekonomik ve güvenlik altyapısı var. Bu fırsatı doğru değerlendirirsek, Ağrı Dağı’nı yalnızca ülkemizin değil, dünyanın saygı duyduğu bir doğal ve kültürel merkez hâline getirebiliriz. Bugün yapılacak bilimsel ve katılımcı bir planlama, yarın bölgemizin kaderini değiştirebilir.”
Bakmadan Geçme



